30 Nisan 2009 Perşembe

miras yoluyla veraset intikal vergisi

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü




Sayı : B.07.1.GİB.4.34.18.01/5-1.121.16.8281/
Konu : 04/08/2008-2819



Sayın ………….



İlgi : ../../2008 tarihli dilekçeniz.

Dilekçenizde, ../../2007 tarihinde vefat eden annenizden miras yoluyla intikal eden ……..A.Ş., …….. A.Ş. ve ……. A.Ş. hisseleri ile diğer menkul ve gayrimenkuller ile ilgili olarak 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu hükümleri gereğince Kanunda belirtilen süre içerisinde ….. Veraset ve Harçlar Vergi Dairesine beyanname vererek Kanuni gerekleri yerine getirdiğinizi ancak, beyannamenize konu olan şirket hisseleri üzerinde ilgili şirketlerin genel kurullarında alınan karar doğrultusunda, diğer hissedarlar ve yönetim kurulu üyeleri tarafından Türk Ticaret Kanununun 418/IV maddesi hükmünde öngörülen ön alım hakkının kullanıldığı ve henüz bedellerinin tarafınıza ödenmediği ve bu durumunda Asliye Ticaret Mahkemelerinde dava konusu yapıldığı belirtilerek davalar sonuçlanıncaya kadar sözkonusu şirketlerdeki hisselere isabet eden Veraset ve İntikal Vergisinin faizsiz olarak ertelenmesi istenilmiştir.

7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetinde bulunan şahıslara ait mallar ile Türkiye’de bulunan malların veraset tarikiyle veya herhangi bir suretle olursa olsun ivazsız bir tarzda bir şahıstan diğer şahsa intikalinin Veraset ve İntikal Vergisine tabi olduğu, 11 inci maddesinde de, bu vergiye mevzuu olacak malların değerleme gününün, miras yoluyla vukubulan intikallerde mirasın açıldığı, diğer suretle meydana gelen intikallerde malların hukuken iktisap edildiği gün olacağı belirtilmiştir.

Medeni Kanunun 575 ve 599 uncu maddelerinde ise mirasın ölüm ile açılacağı, miras açılınca, mirasçıların onun tamamına sahip olacakları Kanunda yazılı hal istisna olmak şartıyla müteveffanın alacakları ve tüm hakları ile zilyed bulunduğu malların mirasçılara intikal edeceği hükme bağlanmıştır.

Bu hükümler karşısında, murisin menkul ve gayrimenkul malları ile hak ve alacaklarının ölüm tarihindeki durumu itibariyle mirasçılara intikal ettiğinin kabulü gerekmektedir.

7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 14 üncü maddesinde, verginin mükellef tarafından verilen beyanname üzerinden tarh olunacağı, aynı Kanunun 10/d maddesinde de; eshamın; borsada kayıtlı ise ölüm tarihine takaddüm eden üç yıl içindeki en son muamele değeri ile, borsada kayıtlı değil ise veya kayıtlı olup da üç yıl içinde muamele görmemiş ise itibari değerle değerleneceği belirtilmektedir.

Kanunun 13 üncü maddesinde; “Müteveffanın sağlığında icra dairesine veya mahkemeye intikal etmiş ve takibedilmekte olan alacak ve borçlarının beyannamede sarahaten gösterilmesi şarttır. Bu alacak ve borçların vergileri tahakkuk ettirilerek tahsisleri icra dairesi veya mahkemenin vereceği kati karar veya hüküm neticesine intizaren tecil olunur. Şu kadar ki, bu tecil her ne suretle olursa olsun, hiçbir zaman on seneden fazla devam edemez. Mükellefler her altı ayda bir icra ve dava vaziyetlerini bir dilekçe ile vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar. Bu bildirim yapılmadığı takdirde tecil olunan vergiler derhal tahsil edilir. Tecil olunan vergilerin taalluk eylediği davalar tecil müddetinden sonra neticelenecek olursa mükelleflerin müracaatı üzerine ve tebeyyün edecek hale göre gereken düzeltmeler yapılır ve fazla alınmış vergiler varsa, terkin ve sahiplerine geri verilir…” hükmü yer almaktadır.

Sözkonusu madde hükmünün tetkikinden de görüleceği üzere, ihtilaflı borç ve alacaklara ilişkin tecil uygulamasının yapılabilmesi için borç veya alacağın ölen kişinin sağlığında taraf olduğu işlemler sebebiyle icra dairesine veya mahkemeye intikal etmiş olması gerekmektedir. Aksi halde, murisin ölümünden sonra terekeye dahil mallar üzerinde ortaya çıkacak olan ihtilaflar bu kapsama girmemektedir.

Bu itibarla, miras yoluyla tarafınıza intikal eden ……. A.Ş., …… A.Ş. ve ……. A.Ş. hisseleri ile ilgili olarak ilgili şirketlerin genel kurullarında alınan karar doğrultusunda, diğer hissedarlar ve yönetim kurulu üyeleri tarafından Türk Ticaret Kanununun 418/IV maddesi hükmünde öngörülen ön alım hakkının kullanılması ve henüz bedellerinin tarafınıza ödenmemesi ve bu hususunda ilgili Asliye Ticaret Mahkemelerinde dava konusu edilmiş olması tahakkuk eden Veraset ve İntikal Vergisinin, Kanunun 13 üncü maddesi hükmü dikkate alınarak tecil edilmesine imkan tanımamaktadır.

Dolayısıyla, Veraset ve İntikal Vergisi Beyannamenize istinaden tahakkuk ettirilen verginin Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun 19 uncu maddesi hükmü uyarınca tahakkuk tarihinden itibaren (3) yılda ve her yıl Mayıs ve Kasım aylarında olmak üzere 6 eşit taksitte ödeneceği tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.







Başkan a.

Grup Müdür V.

27 Nisan 2009 Pazartesi

isgucu hizmetlerinde kdv tevkifati iadesi

İşgücü Hizmetlerinde KDV Tevkifatı

I-GİRİŞ

Vergi mevzuatımızda birçok vergi güvenlik müessesi bulunmaktadır. Bu müesseselerden biri de Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 9/1'nci maddesinde yer alan KDV sorumluluğudur. Söz konusu yasa maddesi ile mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının, işyerinin, kanunî merkezi ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde, vergi alacağının emniyetle tahsil edilebilmesi amacıyla vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutulmaları konusunda Maliye Bakanlığına yetki verilmiştir. Bakanlık, anılan yetkisi uyarınca bir çok işlemi tevkifat kapsamına almıştır. 01.12.2005 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 96 Seri No.lu KDVGT ile işgücü hizmetlerinin temin edilmesi işlemi de tevkifat kapsamına alınmıştır. Söz konusu tebliğ ile KDV mükelleflerinin alt işverenlerden veya bu konuda faaliyette bulunan diğer işletmelerden temin ettikleri işgücü hizmetine ait KDV’nin % 90’ının tevkifata tabi tutulması esası getirilmiştir.

II- İŞGÜCÜ TEMİN HİZMETLERİNDE KDV TEVKİFAT UYGULAMASI

KDVK’ nın 4. maddesine hizmet, bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi, şekillerde gerçekleşebileceği şeklinde tanımlanmıştır. İşgücü temini ise, işletmelerin mal veya hizmet üretimlerine ilişkin olarak ihtiyaç duydukları işgücünü kendilerine hizmet akdi ile bağlı ücretli statüsünde hizmet erbabı çalıştırarak temin etmek yerine, alt işverenlerden veya bu alanda faaliyette bulunan diğer kurum, kuruluş veya organizasyonlardan satın almaları olarak tanımlanmaktadır.

Söz konusu düzenleme, işgücü temini şeklindeki hizmetleri kapsamakta olup işgücü temin hizmeti dışındaki hizmet ifaları, bu tevkifat uygulaması kapsamında değerlendirilmeyecektir. Diğer genel tebliğlere göre tevkifat kapsamına alınmış olan hizmet ifalarında, ilgili genel tebliğler uyarınca tevkifat uygulanmaya devam olunacaktır.

96 Seri No.lu Tebliğ ile, işgücü temin hizmetlerinde tevkifat yapmak zorunda olanlar sadece KDV mükellefi olanlar iken, KDV mükellefi olmasa bile, 91 Seri No.lu Tebliğin (A/2) bölümünde sayılan ve aşağıda yer verdiğimiz kurum ve kuruluşların da 97seri No.lu Tebliğ ile 05.01.2006 tarihinden geçerli olmak üzere faaliyetleri ile ilgili olarak temin edecekleri işgücü hizmetlerinde %90 oranında tevfkifat yapmaları zorunluluğu getirilmiştir.

- Genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, il özel idareleri, belediyeler ve bunların teşkil ettikleri birlikler,
- Döner sermayeli kuruluşlar,
- Kanunla kurulan kamu kurum ve kuruluşları,
- Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,
- Üniversiteler (vakıf üniversiteleri hariç),
- Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz emekli ve yardım sandıkları,
- Bankalar ve özel finans kurumları,
-Kamu iktisadi teşebbüsleri (Kamu İktisadi Kuruluşları, İktisadi Devlet Teşekkülleri),
- Özelleştirme kapsamındaki kuruluşlar,
- Organize sanayi bölgeleri ile menkul kıymetler, vadeli işlemler borsaları dahil bütün borsalar,
- Yarıdan fazla hissesi doğrudan yukarıda sayılan kurum ve kuruluşlara ait olan (tek başına ya da birlikte) kurum, kuruluş ve işletmeler,

Diğer taraftan 91 Seri No.lu KDVGT’nin (A/2) bölümüne göre hizmet alımlarında tevkifat uygulayacak olan ve yukarıda sayılı kurum, kuruluş ve işletmelerin belirtilen türden işgücü hizmetini kendilerinin vermeleri halinde ise işgücü hizmet bedelleri üzerinden hesaplanan KDV üzerinden tevkifat yapılmayacaktır.

İlgili tebliğlerde yapılan açıklamalar ve verilen örneklere göre bir hizmetin işgücü temin hizmeti kapsamında tevkifata tabi tutulabilmesi için aşağıda sayılı şartların birlikte bulunması gerekmektedir.

- İşgücü temin hizmetinde, kiralanan işgücünün firmanın normalde bordrolu işgücü çalıştırmayı gerektiren işlerde çalıştırması,

- Yapılan sözleşmede, kiralanan hizmet değil, işgücünün kendisi olmalıdır.

- Temin edilen işgücünün başka mükelleflerin bordrosunda yer alarak ücret alması,

- İşgücünün kiracı konumundaki işverenin gözetim ve denetiminde, kendi belirlediği zamanda ve görev yerlerindeki işinde çalıştırılması,

- Temin edilen işgücünün mal ve hizmet üretiminde çalıştırılması esas olmakla beraber, belirtilen şartlarda diğer işlerde çalıştırılması tevkifat yapılmasına engel değildir.

Başkalarının bordrosunda yer alan işçileri kendi emir ve komutasında, belirleyeceği zaman ve kendi işlerinde çalıştırılan mükelleflerin bu işgücü temin hizmeti karşılığında kendilerine düzenlenen faturalarda hesaplanan Katma Değer Vergisinin %90 ‘ını anılan tebliğler uyarınca tevkifata tabi tutarak 2 no.lu KDV beyannamesi ile vergi dairesine beyan edip ödeyecek aynı zamanda 1 no.lu KDV beyannamesi ile bu tutarı indirim konusu yapacaklardır.Hesaplanan KDV’nin kalan %10 ise işgücü temin hizmeti karşılığında düzenlenen faturanın yasal defterlere kaydedildiği vergilendirme dönemine ait KDV beyannamesinde indirim konusu yapılması gerekmektedir.

İşgücü temin hizmetinin serbest bölgelerde verilmesi durumunda; Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 17/4-ı maddesine göre serbest bölgelerde verilen hizmetler KDV’den istisna edilmiş olup düzenlenecek faturalarda KDV hesaplanmayacaktır. İstisna uygulamasında hizmetin bizzat serbest bölgede verilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Bundan dolayı serbest bölgede bizatihi verilen işgücü temin hizmetleri 96 ve 97 Seri No.lu KDVGT’leri uyarınca tevkifata konu olmayacaktır.

III - TEVKİFATTAN DOĞAN KATMA DEGER VERGİSİNİN İADESİ

İşgücü temin hizmeti sunan mükelleflerin düzenlemiş oldukları faturalardaki KDV’nin tevkifata tabi tutulmasından dolayı mükellefler indiremedikleri KDV’yi nakden ve mahsuben iadeye konu edebilirler. Mükellef isterse iade hakkını indirim yoluyla da kullanabilir. İadesi gereken KDV’nin nakden veya mahsuben yerine getirilmesi, miktarına bakılmaksızın sadece banka teminat mektubu veya vergi inceleme raporu karşılığında yerine getirilebilecektir. Teminat mektupları vergi inceleme raporuna göre çözülecektir. Diğer KDV iade hakkı doğuran işlemlerde iade, YMM raporu ile yerine getirilebiliyorken işgücü temin hizmetleri kapsamında doğan KDV iade alacağının YMM tasdik raporu kapsamında iadesi mümkün değildir. KDV tevkifatı nedeniyle iade alınacak tutar en fazla tevkif edilen KDV tutarı kadar olacaktır.

İade talepleri, KDV beyannamesinin dilekçe ve eklerinin (İade talep dilekçesi, faturaların onaylı listesi, indirilecek ve yüklenilen KDV listesi, banka teminat mektubu) vergi dairesine ibraz edildiği tarihte yerine getirilecektir.

IV- KONUYLA İLĞİLİ ÖRNKELER

Örnek 1 : (A) firması, işyeri merkezinin farklı bir binaya taşınması için (B) firması ile anlaşma yapmış, (B) firması taşıma işini 6 eleman kullanarak sözleşme şartlarına uygun olarak yerine getirmiştir. Bu işlemde işgücü temin hizmeti değil taşıma hizmeti alınması söz konusu olduğundan tevkifat uygulanmayacaktır. Ancak (B) firması, taşıma işinde kullanacağı elemanları (C) firmasından temin etmişse, taşıma işinde kullanılacak elemanların sevk ve idaresi (B) firmasında olduğundan söz konusu elemanların (C) firmasından temini tevkifata tabi olacaktır.

Örnek 2 : (A) bankası ile mali müşavirlik hizmeti sunmak üzere anlaşması bulunan (B) mali müşavirlik işletmesinin bazı elemanları, belirli dönemlerde kayıtlarını tutmak üzere (A) bankasının mekânlarında çalışmaktadır. Eleman tahsisi şeklindeki bu hizmet, mali müşavirlik hizmetinin tamamlayıcısı olarak sunuluyor ve bedeli de mali müşavirlik bedeli içinde tahsil ediliyorsa tevkifata tabi olmayacaktır. Ancak muhasebe kayıtlarının tutulması işini yapan elemanlar, 3568 sayılı Kanun’un 2. maddesinde belirtilen meslekî hizmetlere ilişkin anlaşma bulunmayan herhangi bir firmadan temin ediliyorsa tevkifat uygulanacaktır.

Örnek 3: X bankası ile özel güvenlik hizmeti veren Y şirketi arasında bankanın şubelerinin güvenliğinin sağlanması konusunda imzalanan güvenlik hizmeti alım sözleşmesi ile güvenlik ve koruma hizmetlerinin sağlanması taahhüt edilmiştir. Güvenlik şirketinin bu hizmeti kendi emir ve talimatları doğrultusunda ve kendi bordrosunda yer alan personeli ile vermesi halinde dahi burada söz konusu olan işgücü temin hizmeti olmayıp güvenlik hizmeti alımıdır. Dolayısıyla güvenlik hizmetinden dolayı 96 ve 97 Seri No.lu KGVGT tebliğlerine göre kesinti yapılmayacaktır. Ancak banka 91 Seri No.lu Tebliğin (A/2) bölümünde sayıldığından Y şirketinin kendisine düzenleyeceği faturada yer alan hesaplanan KDV’nin 4/5’ine (104 seri No.lu KDVGT ile) kesinti uygulayacaktır.


V- KONUYLA İLĞİLİ MUKTEZALAR

* ….firmanız tarafından mankenlik, fuar hostesliği ve oyunculuk yapmak üzere çeşitli reklam ve film ajanslarına temin edilen şahısların, söz konusu faaliyetleri kendi nam ve hesaplarına mutad meslek olarak (aynı yılda yada birbirini takip eden yıllarda birden fazla yapılması ) icra etmeleri halinde serbest meslek faaliyeti kapsamında bu şahıslara yapılan ödemeler KDV’ne tabi olacak, söz konusu faaliyetin arızi olarak yapılması halinde ise, arızi serbest meslek kazancı KDV’nin konusuna girmediğinden vergiye tabi olmayacaktır. (İstanbul VDB, 12.03.2007 tarih ve 1759 sayılı)

** … hastanelerin doktor olan ortakları tarafından hastanenin kontrolü altında verilen sağlık hizmeti, “işgücü temin hizmeti” değil “sağlık hizmeti” olarak kabul edilmesi nedeniyle 96 Seri No’lu KDV Genel Tebliğinde düzenlenen tevfikat uygulaması kapsamında değerlendirilmeyecektir. Yine, sağlık hizmetinin başka kurumlardan temin edilmesi halinde de tevkifat uygulanmayacaktır. Ancak, sağlık hizmetinin başka kurumlardan kiralanan elemanlara (bordroda kayıtlı ortaklar dahil) yaptırılması halinde tevkifat uygulanması gerekmektedir. (İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 09.11.2006 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.17.01.09.8616 sayılı)

*** …A.Ş.’nin taahhüt ettiği …. Çelik Konstrüksiyonları imali ve montajı işlerinin, ….’de kurulu Çelik Konstrüksiyon ve Makine Fabrikası tesislerinde yapılması işi sözleşme kapsamında ve taşeron firma olarak yapılan bir iş olduğundan, 96 ve 97 Seri No’lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğleri kapsamında yapılan açıklamalar çerçevesinde tevkifata tabi olmayacaktır.(Ankara VDB, 30.01.2006 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.17.01/2006-KDV-2-14009-13 sayılı)

**** …şirketinizce bu alanda faaliyet gösteren diğer firmalardan harita çizim işinde kullanılmak üzere eleman temini ya da yine bu alanda faaliyet gösteren firma veya kamu kurumlarına kendi işçilerinizle yapacağınız eleman temini hizmetleri 96 Seri Nolu Katma Değer Vergisi Kanunu Genel Tebliği kapsamında % 90 oranında katma değer vergisi tevkifatına tabi tutulacaktır. (Ankara VDB, 09.02.2006 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.17.01/KDV-14009-33 sayılı)

VI- SONUÇ

Katma Değer Vergisi Kanunu’nun(KDVK) 9. maddesi, Maliye Bakanlığı’na vergi alacağının emniyet altına alınmasına yönelik bazı düzenlemeler yapma yetkisi veriyor. Bakanlık bu yetkisi kapsamında vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutabilmektedir. Bu kapsamda 01.12.2005 tarihinden itibaren iş gücü hizmeti alımlarında da KDV tevkifatı uygulaması getirilmiş olup ,KDV mükelleflerinin alt işverenlerden veya bu konuda faaliyette bulunan diğer işletmelerden temin ettikleri işgücü hizmetine ait KDV’nin yüzde 90'ının tevkifata tabi tutulması zorunluluğu getirilmiştir. Bu yazımızda söz konusu düzenlemeye ilişkin açıklamalar yapılmıştır.

KAYNAKÇA :

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu
www.ivdb.gov.tr
www.avdb.gov.tr
- 18.11.2005 tarih ve 25997 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

- 28.02.2004 tarih ve 25387 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

- 31.12.2005 tarih ve 4.mük.26040 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

- B.Bayraktar, S.Turan, ”İşgücü Hizmetlerinde Tevkifat Uygulaması” Vergi Dünyası Dergisi, Sayı :31

- 01.05.2007 tarih ve 26509 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

22 Nisan 2009 Çarşamba

kurumlarda gayrimenkul satis istisnasi

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı
(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)


Sayı : B.07.1 .GİB.4.34.l6.01/KVK-Geç.28
Konu : Aktife kayıtlı gayrımenkullerin satışından elde edilen kazancın kurum istisnasına tabi tutulması hakkında.
…..GRUP MÜDÜRLÜĞÜNE

İlgi : ...2009 tarih ve .. sayılı yazınız.
… Vergi Dairesi Başkanlığı mükelleflerinden… vergi numarasında kayıtlı … Ticaret A.Ş. hakkında alınan ilgi yazınız ve eki mükellef dilekçesi incelenmiş olup Müdürlüğümüzü ilgilendiren hususlar aşağıda açıklanmıştır.

Bilindiği üzere 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’na 4444 sayılı Kanunun 6.maddesiyle eklenen Geçici 28.maddenin (a) bendinde, “01.01.1999 – 31.12.2004 tarihleri arasında uygulanmak üzere, tam mükellefiyete tabi kurumların iştirak hisselerinin veya gayrimenkullerinin satışından doğan kazancın, satışın yapıldı yılda kurum sermayesine ilave edilen kısmı, kurumlar vergisinden müstesnadır.
….
Kurumların iki tam yıl süreyle aktifinde yer almayan iştirak hisselerinin veya gayrimenkullerinin satışından elde ettikleri kazançlar ile menkul kıymet veya gayrimenkul ticareti ile uğraşan kurumların ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra bu madde kapsamında yapılacak tescil işlemleri tapu ve kadastro harcından, lehe alınan paralar banka ve sigorta muameleleri vergisinden müstesnadır.” hükmü yer almaktadır.
Buna göre maddede yer alan istisnadan yararlanabilmek için;
a) İştirak hisseleri ve gayrimenkullerin tam mükellef kurumlara ait olması,
b) Satıştan doğan kazancın kanunda belirtilen süre içinde kurum sermayesine ilave edilmesi,
c) Sermayeye eklenen bu kazançların 5 yıl içinde işletmeden çekilmemesi,
d) İştirak hisseleri veya gayrimenkullerin iki tam yıl süreyle aktifte bulundurulması,
e) Menkul kıymet veya gayrimenkul ticareti ile uğraşılmaması gerekmektedir.
Öte yandan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 227 nci maddesinin birinci fıkrasının 2 numaralı bendi ile Maliye Bakanlığı, vergi kanunlarında yer alan muafiyet, istisna, yeniden değerleme, zarar mahsubu ve benzeri hükümlerden yararlanılmasını Maliye Bakanlığınca belirlenen şartlara uygun olarak yeminli malî müşavirlerce düzenlenmiş tasdik raporu ibraz edilmesi şartına bağlamaya ve bu uygulamalara ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkili kılınmıştır.
Anılan maddenin üçüncü fıkrasında ise 2 numaralı bent hükmüne göre yararlanılması yeminli mali müşavirlerce düzenlenmiş tasdik raporu ibrazı şartına bağlanan konularda, tasdik raporunu zamanında ibraz etmeyen mükelleflerin tasdike konu haktan yaralanamayacakları hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununa ilişkin olarak 30.12.1999 tarih ve 23922 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 25 Seri No'lu SM, SMM Ve YMM Kanunu Genel Tebliğinde;
“…
1. Yeminli Mali Müşavirlere Tasdik Ettirilmesi Zorunlu İşlemler:

1.2. Kurumlar Vergisi İstisnalarına İlişkin İşlemler:
A tipi yatırım fonlarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançlarına ilişkin istisna ile Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 28 inci maddesi hükmüne göre yararlanılan istisna tutarının 20 milyar lirayı aşması halinde, bu haddi aşan istisnalara ilişkin işlemlerin yeminli mali müşavirlere tasdik ettirilmesi gerekmektedir. Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin 1 numaralı bendi hükmü uyarınca yararlanılan iştirak kazançları istisnasına ilişkin işlemlerin yeminli mali müşavirlerce tasdik ettirilmesi uygulaması 1/1/1999 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kaldırılmıştır.
…” açıklamaları yer almış 32 Seri No'lu SM, SMMM VE YMM Kanunu Genel Tebliğinin birinci fıkrasının 2. bendiyle Kurumlar Vergisi Kanununun(4) geçici 28' inci maddesi hükmüne göre yararlanılacak istisna tutarının yeminli mali müşavirlere tasdik ettirilme haddi 50 milyar lira (50.000 TL) olarak yeniden tespit edilmiştir.
Öte yandan ilgi yazınız eki Ulaştırma Vergi Dairesi Müdürlüğüne ait 04.11.2008 tarih ve 17869 sayılı yazıdan söz konusu istisna işlemlerine ilişkin olarak mükellefin YMM Tasdik Raporunu Dairelerine ibraz etmediği belirtilmektedir.
Bu hüküm ve açıklamalara göre … Ticaret A.Ş. tarafından aktifinde kayıtlı gayrımenkullerin ...2003 tarihinde 710.000.000.000 TL bedelle satması ve elde ettiği 696.000.000.000 TL satış karına ilişkin işlemlerini yeminli malî müşavirlere tasdik ve düzenlenen raporu ilgili vergi dairesine raporu ibraz yükümlülüklerini yerine getirmemiş olması nedeniyle diğer şartlara haiz olunsa dahi bu karın Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 28 inci maddesi kapsamında kurumlar vergisinden müstesna tutulması mümkün değildir.
Bilgi edinilmesini arz ederim.
Grup Müdürü V.

7 Nisan 2009 Salı

transfer fiyatlandirmasi yontemleri aciklama

5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunun 1 Seri nolu Transfer Fiyatlandırması Genel Tebliğinde yer alan ve uygulayıcılar tarafından genel bir tabirle transfer fiyatlandırması yöntemleri olarak adlandırılan Emsallere Uygunluk Tespitinde kullanılan yöntemler aşağıdaki gibidir.


5- Emsallere Uygun Fiyat ya da Bedelin Tespitinde Kullanılan Yöntemler
Mükellefler, ilişkili kişilerle yaptıkları işlemlerde uygulayacağı fiyat veya bedelleri, işlemin mahiyetine en uygun olan yöntemi kullanarak tespit ederler.
Emsallere uygun fiyata geleneksel işlem yöntemleri olarak adlandırılan karşılaştırılabilir fiyat yöntemi, maliyet artı yöntemi ve yeniden satış fiyatı yönteminden herhangi birisiyle ulaşma olanağı yoksa mükellef, işlemlerin mahiyetine uygun olarak diğer yöntemleri kullanabilir. Bu durumda uygulama olanağı bulunan yöntemler işleme dayalı kâr yöntemleri olan kâr bölüşüm yöntemi ve işleme dayalı net kâr marjı yöntemidir. Söz konusu yöntemler ilişkili kişiler arasındaki işlemlerden doğan kârı esas almaktadır.
Ancak, diğer yöntemler olarak adlandırılan işleme dayalı kâr yöntemlerinin emsallere uygunluk ilkesi çerçevesinde fiyat ya da bedel tespitine olanak vermemesi durumunda, mükellef kendi belirleyebileceği ve daha doğru sonuç verdiğine inandığı bir yöntemi de kullanabilecektir. İşleyiş sistemi mükellefler tarafından belirlenecek bu yöntemin de emsallere uygunluk ilkesine göre tespit edilmesi zorunludur.


5.1- Karşılaştırılabilir Fiyat Yöntemi
Karşılaştırılabilir fiyat yöntemi, bir mükellefin uygulayacağı emsallere uygun satış fiyatının, karşılaştırılabilir mal veya hizmet alım ya da satımında bulunan ve aralarında herhangi bir şekilde ilişki bulunmayan gerçek veya tüzel kişilerin birbirleriyle yaptıkları işlemlerde uygulayacağı piyasa fiyatı ile karşılaştırılarak tespit edilmesini ifade etmektedir.
Bu yöntemin uygulanabilmesi için ilişkili kişilerle yapılan işlemin,birbirleriyle ilişkili olmayan kişilerin yaptıkları işlemler ile karşılaştırılabilir nitelikte olması gerekmektedir. Örneğin; kontrol altındaki işlemlerde satış fiyatının nakliye ve sigorta dahil teslim fiyatı olduğu, kontrol dışı işlemlerde ise satışların nakliye ve sigorta hariç teslim fiyatından benzer koşullar altında gerçekleştiği durumlarda düzeltme yapılmalıdır. Nakliye ve sigortadaki farklılıklar fiyat üzerinde kesin ve tespit edilebilir etkiler oluşturmaktadır. Dolayısıyla, kontrol dışı işlemdeki satış fiyatını belirlemek amacıyla teslimdeki bu farklılığın fiyat üzerindeki etkisi düzeltilmelidir.
İlişkili kişilerle yapılan işlemlerde oluşan fiyatın, ilişkisiz kişilerle yapılan işlemlerdeki fiyatlardan farklı olması durumunda; ilişkili kişiler arasında yapılan işlemlerin emsallere uygun olarak gerçekleşmediği kabul edilerek, ilişkisiz kişilerle yapılan işlemlerdeki fiyat, ilişkili kişilerle yapılan işlemlerdeki fiyatın yerine ikame edilecektir. Karşılaştırılabilir fiyat yöntemi, işleme konu mal veya hizmet ile işlemin koşullarının gerek ilişkili kişiler arasındaki işlemlerde, gerekse aralarında ilişki bulunmayan kişilerin arasındaki işlemlerde benzer nitelikte olduğu durumlarda uygulanacaktır. Söz konusu işlemler arasında, ölçülebilir nitelikte küçük farklılıklar varsa, bu farklılıklar düzeltilerek yöntemin uygulanması mümkündür. Ancak, farklılıkların büyük olması ya da farklılıkların ölçülebilmesinin mümkün olmaması halinde bu yöntemin uygulanabilmesi mümkün olamayacaktır.
Sonuç olarak, karşılaştırılabilir nitelikte kontrol dışı işlemlerin bulunması durumunda emsallere uygun fiyat ya da bedelin tespiti bakımından emsallere uygunluk ilkesinin en dolaysız ve güvenilir biçimde uygulandığı bir yöntem olması nedeniyle karşılaştırılabilir fiyat yöntemi diğer yöntemlere tercih edilir.
Örnek 1:
- Türkiye’de yerleşik (A) Kurumu, Türkiye’de bulunan ilişkili kurumu (B)’ye ve ilişkili olmayan (C)’ye bilgisayar satmaktadır.
Aynı ürünün hem ilişkili hem de ilişkisiz şirketlere satılması nedeniyle karşılaştırılabilir fiyat yöntemi uygulanarak emsallere uygun bedel tespit edilebilecektir. Emsallere uygun bedel tespitinde iç emsal kullanılacak olup, iç emsalin kullanılması emsallere uygun bedelin bulunmasında yeterli olduğundan ayrıca dış emsal aranmamalıdır.
- Türkiye’de yerleşik (D) Kurumunun Türkiye’de bulunan ilişkili kurumu (E)’ye satışı dışında aynı ürüne ilişkin ilişkisiz firmalara satışı bulunmamakta olup, Türkiye’de aynı sektörde faaliyet gösteren (X) ve (Y) Kurumlarının benzer nitelikteki ürünü ilişkisiz kişilere sattığı tespit edilmiştir.
Ürüne ilişkin iç emsalin mevcut olmaması nedeniyle, karşılaştırılabilirlik analizi yapılarak gerekli düzeltmeler sonucu, emsallere uygun fiyatın tespitinde Türkiye’de bulunan (X) ve (Y) Kurumlarının benzer nitelikteki ürüne ilişkin işlemlerindeki fiyat yani dış emsaller kullanılabilecektir.
- Türkiye’de yerleşik (F) Kurumu, Türkiye’de ilişkisiz kuruma satışı dışında ayrıca, Almanya’da bulunan ilişkili kurumu (G)’ye de bilgisayar satmaktadır. Dolayısıyla, aynı ürün hem Türkiye’deki ilişkisiz kuruma, hem de Almanya’da bulunan ilişkili kurumu (G)’ye satılmaktadır.
Aşağıda belirtilen her bir seçenek için karşılaştırılabilirlik analizi yapılarak gerekli düzeltmeler sonucu belirlenen fiyat, emsallere uygun fiyat olacaktır.
• (F) Kurumunun Almanya’daki ilişkisiz şirketlere de satışı varsa bu satışta uyguladığı fiyatı emsallere uygun fiyat olarak kullanabilecektir.
• (F) Kurumunun Almanya dışında ancak benzer yapıdaki başka bir ülkedeki ilişkisiz şirketlere satışında uyguladığı fiyatı emsallere uygun fiyat olarak kullanabilecektir.
• (F) Kurumunun ürettiği aynı niteliğe sahip ürünü üreten ve Almanya’daki ilişkisiz şirketlere satan Türkiye’deki başka bir kurumun fiyatı emsallere uygun fiyat olarak kullanabilecektir.
Yukarıda belirtilen üç seçeneğin de uygulanamaması durumunda, karşılaştırılabilirlik analiziyle ortaya çıkan farklılıkların düzeltilebilmesi şartıyla iç emsal yani Türkiye’de yerleşik (F) Kurumunun yine Türkiye’de bulunan ilişkisiz kuruma satış fiyatı emsale uygun fiyat olarak kullanabilecektir.
- Türkiye’de yerleşik (K) Kurumu Almanya’da bulunan ilişkili kurumu (L)’ye bilgisayar satmakta olup, aynı ürüne ilişkin Türkiye’de ve Almanya’daki ilişkisiz firmalara satışı bulunmadığı gibi, Türkiye’de bulunan başka bir kurumun da benzer bir ürünü yurt dışına satmadığı tespit edilmiştir. Ancak, Almanya’daki ilişkili (L) Kurumunun benzer niteliklere sahip bilgisayarı İtalya’daki ilişkisiz firmalardan da aldığı bilinmektedir.
Bu durumda, karşılaştırılabilirlik analizi sonucunda farklılıkların büyük olmaması ve düzeltimlerle giderilmesinin mümkün olması şartıyla İtalya’daki şirketin uyguladığı fiyat emsallere uygun fiyat tespitinde kullanılabileceği gibi, Almanya’daki ilişkisiz şirketlerin aynı nitelikteki ürüne uyguladıkları fiyat da gerekli düzeltmelerin yapılması şartıyla kullanılabilecektir.
- Çin’de yerleşik (M) Kurumu, Türkiye’de bulunan ilişkili kurumu (S)’ye bilgisayar satmaktadır. (M) Kurumunun ilişkisiz şirketlere ülke içinde ve ülke dışında herhangi bir satışı olmadığı, ancak yine Çin’de yerleşik (P) ve (R) Kurumlarının Türkiye’deki ilişkisiz kişilere aynı özelliklere sahip bilgisayar sattığı tespit edilmiştir.
(M) Kurumunun, Türkiye’de bulunan ilişkili kurumuna satışları ile ilgili olarak uygulayacağı iç emsal bulunmadığı için (P) ve (R) Kurumlarının Türkiye’deki ilişkisiz kişilere yapmış olduğu satışların dış emsal olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Bu durumda gerekli düzeltimlerin yapılması şartıyla emsallere uygun fiyatın tespitinde karşılaştırılabilir fiyat yöntemi kullanılabilecektir.
Örnek 2:
Türkiye’de yerleşik tam mükellef (A) Kurumu, çelik sanayiinde kullanılmak üzere ürettiği makineleri sadece Almanya’da ilişkili olduğu (B) Kurumuna; diğer taraftan, benzer nitelikteki makinelerin üreticisi olan Türkiye’de tam mükellef (C) Kurumu da söz konusu makineleri yine Almanya’da yerleşik ilişkisiz (D) Kurumuna satmaktadır.
Söz konusu ürünün, hem (A) hem de (C) Kurumu tarafından aynı ülkede bulunan ilişkili (B) ve ilişkisiz (D) Kurumlarına ihraç edilmesi nedeniyle karşılaştırılabilir kontrol dışı işlemlerin tespiti mümkün bulunmaktadır. Bu örnekte (A) ve (B) Kurumları arasında yapılan işleme iç emsal olabilecek nitelikte bir işlem bulunamadığından dolayı, (C) ve (D) arasında uygulanan fiyat olan dış emsal kullanılabilecektir.
Örnek 3:
Türkiye’de yerleşik tam mükellef (A) Kurumunun yaptığı işlemler aşağıda verilmiştir:
Yıllık olarak ürettiği 10.000 tonluk işlenmiş pamuğun % 25’ini İngiltere’de yerleşik ilişkili (B) Kurumuna, % 30’unu da Fransa’da yerleşik ilişkili (C) Kurumuna ton başına 1.000 YTL’den peşin olarak ödenmek üzere satmaktadır.
Kalan ürünü (% 45) ise yurt içindeki ilişkisiz şirketlere 1.500 YTL’den üç aylık vade ile satmaktadır.
(A) Kurumu tarafından yurt içindeki ilişkisiz şirketlere yapılan satışlar, karşılaştırılabilir kontrol dışı işlemler olarak esas alınabilecektir. Ancak, (A) Kurumunun gerek yurt dışındaki ilişkili şirketler (B) ve (C), gerekse yurt içindeki ilişkisiz şirketlerle arasındaki işlemlerde karşılaştırılabilirlik analizi yapılacak olup, pazardan kaynaklanan farklılıklar da dikkate alınacaktır. Zira İngiltere, Fransa ve Türkiye’nin sahip olduğu pazarların farklılığı pazar şartlarında ve dolayısıyla fiyatlandırmalarda da farklı sonuçların ortaya çıkmasına neden olabilir. Ayrıca, söz konusu olayda satış miktarı ve satış şartları da emsallere uygun fiyat ya da bedeli etkilediğinden işlem düzeltimi gerekmektedir. Yapılan işlem düzeltimi sonucu karşılaştırılabilir fiyat yönteminin uygulanabilmesi mümkündür.
Örnek 4:
Merkezi İstanbul’da bulunan ve otomotiv, gıda, tekstil ve inşaat alanlarında faaliyetleri bulunan (A) Holding Şirketinin Almanya’da 1, Türkiye’de 3 bağlı şirketi bulunmaktadır. Grup şirketlerinden Bursa’da bulunan (B) şirketinde üretilen iplik, İzmir’de bulunan (İ) şirketine ve Almanya’da bulunan (C) şirketine satılmaktadır.
(A) Holding Şirketi bünyesinde bu ürüne ilişkin olarak ilişkisiz şirketlere satış işlemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla holding bünyesinde bulunan şirketler arasındaki iplik satışına ilişkin olarak kullanılacak emsallere uygun fiyatın tespitinde, iç emsal olmadığından dış emsal araştırılmalıdır. Yapılan araştırmalar sonucu Türkiye’de (A) Kurumu ile ilişkisi bulunmayan bir şirketin ilişkili firmalarına aynı ürünü sattığı tespit edilmiştir. Bu durumda söz konusu işlem de ilişkili kişiler arasında gerçekleştiğinden dış emsal olarak kabul edilemeyecektir. Örneğimizde ancak dış emsalin bulunması şartıyla karşılaştırılabilir fiyat yöntemi kullanılabilecektir.
Örnek 5:
Türkiye’de yerleşik (S) Kurumu ABD’den ithal ettiği markasız Kolombiya kahvesini yurt içindeki ilişkili (T) şirketine satmaktadır. (S) Kurumunun bu ürün ile ilgili olarak ilişkisiz şirketlere satış işlemi bulunmamaktadır. Öte yandan, kontrol altındaki işlemlerle aynı dönemde, üretim ve dağıtım zincirinin aynı aşamasında ve benzer koşullar altında gerçekleşen kontrol dışı işlem olarak bulunabilen tek kontrol dışı işlemde ise, Türkiye'de yerleşik ilişkisiz (X) Kurumu ABD’den ithal ettiği markasız Brezilya kahvesini yurt içindeki ilişkisiz (Y) şirketine satmaktadır. Dolayısıyla, kahveler arasındaki farklılığın fiyat üzerinde önemli bir etkisinin olup olmadığının incelenmesi uygun olacaktır. Örneğin, kahve çekirdeğinin menşeinin açık piyasa koşullarında ek prim yaratıp yaratmadığı ya da iskontoya yol açıp açmadığı araştırılmalıdır. Bu tür bilgiler mal piyasasından elde edilebilir ya da satıcı fiyatlarından çıkarılabilir. Bu farklılık fiyat üzerinde önemli bir etkide bulunuyorsa, bazı düzeltmeler yapmak uygun olacaktır. Makul ve doğru bir düzeltme yapılamaz ise, karşılaştırılabilir fiyat yönteminin güvenilirliği azalacaktır.
Örnek 6 :
Türkiye’de tam mükellef (A) Kurumu, dolaylı ortağı olan (B) Kurumuna faizsiz olarak 5 milyon YTL borç para vermiş olup, dönem boyunca (X) Bankasına olan borçlarına ise yıllık % 20 faiz ödemiştir. Örneğimizde örtülü sermaye yönünden yapılacak değerlendirme ihmal edilmektedir.
Söz konusu şirket dolaylı ortağına faizsiz olarak para kullandırmak suretiyle emsallere uygunluk ilkesine aykırı bir işlem yaptığından, ilişkili kişiler arasındaki bu işlemde emsallere uygun bedelin tespiti yapılmalıdır.
Örnek 7 :
Türkiye’de tam mükellef olan (X) Bankası ile söz konusu banka personeli Bay (A)’nın 19/07/2007 tarihinde yaptığı 6 ay vadeli forward USD alım sözleşmesine ilişkin veriler aşağıdaki gibidir:
Sözleşme tutarı : 1.000.000 USD
Vade : 6 Ay
İşlem anındaki spot kur : 1,2500
Forward kur : 1,2600
Vadede spot kur : 1,3500
Bay (A) altı ayın sonunda 1,2600 kur üzerinden 1.000.000 USD karşılığında 1.260.000 YTL ödeyecektir. Ancak, yapılan incelemeler sonucu ilgili bankanın 25/07/2007 tarihinde ilişkili kişi kapsamında olmayan Bayan (B) ile yaptığı aynı vadeli forward USD alım sözleşmesindeki forward kurunun 1,3400 olarak belirlendiği tespit edilmiştir. Dolayısıyla karşılaştırılabilirlik analizi sonucu gerekli düzeltimlerin yapılması şartıyla, ilişkili kişiler arasındaki işlemde emsallere uygun bedelin tespit edilmesi gerekmektedir.

Örnek 8 :
(A) Tekstil A.Ş. bir örme makinesini borçlanarak satın alma ya da kiralama seçenekleriyle karşı karşıyadır. Makinenin fiyatı 300.000 YTL olup, (A) Tekstil A.Ş. söz konusu makineyi grup şirketi olan (B) Leasing Şirketinden kiralama yoluna gitmiş ve her yılın sonunda eşit kira ödemesi ile 5 yıllığına sözleşme imzalamıştır. Sözleşme faiz oranı % 10’dur.
Ancak, yapılan incelemelerde benzeri makineleri kiralayan leasing şirketlerinin bu türden kiralamalarda % 15 faiz oranı uyguladığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla, karşılaştırılabilirlik analizi sonucu gerekli düzeltimlerin yapılması şartıyla, ilişkili kişiler arasındaki işlemde emsallere uygun bedelin tespit edilmesi gerekmektedir.



5.2- Maliyet Artı Yöntemi
Maliyet artı yöntemi, emsallere uygun fiyatın, ilgili mal veya hizmet maliyetlerinin makul bir brüt kâr oranı kadar artırılması suretiyle hesaplanmasını ifade eder. Buradaki makul brüt kâr oranı, işlemi yapan mükellefin bu mal veya hizmetlere ilişkin olarak ilişkisiz kişilerle yaptığı işlemlerde uyguladığı brüt kâr oranı olacaktır.
Piyasa şartları ve gerçekleştirilen işlevler dikkate alınarak ilgili mal ve hizmet maliyetlerinin makul bir brüt kâr oranı kadar artırılması suretiyle bulunan tutar ilişkili kişilerle yapılan işlemlerde emsallere uygun fiyat veya bedel olacaktır. Maliyete ilave edilecek kâr marjı olarak yukarıda da belirtildiği gibi, işlemi yapan mükellefin bu mal veya hizmetlere ilişkin olarak ilişkisiz kişilerle yaptığı işlemlerde uyguladığı brüt kâr marjı kullanılacaktır. Ancak, böyle bir kâr marjı mevcut değilse ya da karşılaştırma için gerekli işlem sayısı yetersizse, aynı koşullarda karşılaştırılabilir olmak şartıyla dış emsal de kullanılabilecektir.
Kurumların maliyetleri belirlenirken; mal veya hizmetin üretilmesi için yapılan doğrudan ve dolaylı harcamalar dikkate alınacaktır. Diğer taraftan, maliyetler belirlenirken faaliyet giderlerine de yer verilmesinin zorunlu olduğu durumlarda, brüt kâr marjının hesabında bu giderlerin de dikkate alınması gerekmektedir. Bu çerçevede, maliyet unsurları içinde yer alan faaliyet giderlerinin, söz konusu işlemle ilgili olmak kaydıyla, en uygun kıstasa göre maliyetlerle ilişkilendirileceği tabiidir.

Dolayısıyla, brüt kâr marjının hesaplanması sırasında maliyet bazının kontrol altındaki ve kontrol dışı işlemlerde aynı olması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, maliyet bazının az ya da çok olması brüt kâr marjını etkileyeceğinden maliyetler kontrol altındaki ve kontrol dışı işlemlerde aynı olmalıdır.
Maliyet artı yönteminin uygulanabilmesi için kontrol dışı bir işlemin kontrol altındaki bir işlemle karşılaştırılmasında; karşılaştırılan işlemler arasında taraflarca üstlenilen risk ve gerçekleştirilen işlevlerle birlikte maliyetler arasındaki farklılıklar göz önünde bulundurularak, bir farklılık var ise bu farklılıkların maddi etkilerini ortadan kaldıracak düzeltimlerin yapılabilir olması gerekmektedir. Ayrıca, kontrol altındaki ve kontrol dışı işlemlerde uygulanan muhasebe yöntemleri arasında farklılıklar varsa tutarlılığı sağlamak için kullanılan bilgilerde uygun düzeltimler yapılmalı ve aynı usul ve esasların kullanımında süreklilik bulunmalıdır.
Karşılaştırılabilir fiyat yöntemine göre bu yöntemin uygulanmasında ürün farklılıklarından ziyade karşılaştırılabilirlik analizinin diğer faktörlerine daha çok ağırlık verilmesi gerekmektedir.
Bu yöntem özellikle hammadde ve yarı mamuller ile imal edilen mallara ilişkin işlemlerde, fason imalatlarda ve hizmet tedarikinde uygulama alanı bulmaktadır.
Örnek 1:
Türkiye’de yerleşik (A) Kurumu, Hollanda’da bulunan ilişkili (B) Kurumuna otomobil lastiği satmaktadır. (A) Kurumunun Hollanda’da bulunan ilişkisiz şirketlere otomobil lastiği satmadığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla iç emsal bulunmamaktadır.
Türkiye’de bulunan ve ilişkili olmayan (C), (D) ve (E) Kurumları ise benzer özelliklere sahip otomobil lastiklerini hem yurt içindeki hem de yurt dışındaki bağımsız şirketlere ortalama % 10 kâr marjıyla satmaktadır. Örneğimizde otomobil lastiği piyasası Türkiye ve Hollanda’da aynı olup, dış emsal olarak kabul edilecek bu işlemlere ilişkin kâr marjı kullanılacaktır.
(A) Kurumunun lastik başına maliyet bedeli 100 YTL olarak hesaplanmıştır. Bu durumda, maliyet bedeline % 10 kâr marjı eklenmesi suretiyle hesaplanan (100 x 1.10=) 110 YTL (A) Kurumunun ilişkili (B) Kurumuna uygulayacağı transfer fiyatı olacaktır.
Örnek 2:
Türkiye’de tam mükellef olan (A) Kurumu, çanta üretimi yapmaktadır.
(A) Kurumu çantaları Romanya’da bulunan iştiraki (B)’ye satmaktadır. Her bir çantanın maliyeti 50 YTL olup, çanta üretimine ilişkin olarak yapılan genel yönetim giderleri üretim maliyetleri içinde izlenmektedir. (A) Kurumu söz konusu üretimine ilişkin satışlardan % 5 brüt kâr elde etmiştir. (A) Kurumunun aynı ürünü ilişkisiz kişilere satışı bulunmamaktadır.
Türkiye’deki tam mükellef (C) ve (D)’nin aralarında ilişki bulunmadığı ve çanta üretimi yaparak Fransa’daki ilişkisiz alıcılara sattıkları tespit edilmiştir. Ancak, (C) ve (D) Kurumları genel yönetim giderlerini faaliyet giderleri arasında izlemekte ve söz konusu üretime ilişkin satışlardan % 10 brüt kâr elde etmektedir.
(A) Kurumunda maliyet bazının içerisinde genel yönetim giderleri de yer almakta iken, (C) ve (D) Kurumlarının maliyet bazında genel yönetim giderleri bulunmamaktadır. Bu durumda, ilişkili kişilerle ve ilişkisiz kişilerle yapılan işlemlerin karşılaştırılmasında, maliyetlerin bileşenlerinin farklı olması nedeniyle muhasebeden kaynaklanan farklılıklar düzeltilmelidir. Böylece, (A) Kurumu % 5 brüt kâr oranı yerine dış emsali kullanmak suretiyle % 10 brüt kâr oranını esas alacaktır. Bu durumda, (A) Kurumunun genel yönetim giderlerinin 5 YTL olduğu varsayımı altında, 45 YTL (50 YTL – 5 YTL =) üzerine % 10 brüt kâr oranı ilave edilmek suretiyle iştirak (B)’ye satılan her bir çanta için transfer fiyatı 49,5 YTL olarak belirlenecektir.
Örnek 3:
Türkiye’de tam mükellef (A) Kurumu, Türkiye’de bulunan ilişkisiz (B) Kurumuna ekmek kızartma makinasını % 11 kâr marjı ile satmakta, yine her ikisi de Türkiye’de yerleşik (C) Kurumu ilişkili (D) Kurumuna üretttiği blenderları % 8 kâr marjı ile satmaktadır. Küçük ev aletleri sektöründe ekmek kızartma makinası ve blender için geçerli olan kâr marjı % 10’dur. Ancak, (A) Kurumunun üretim maliyeti 60 YTL/birim iken, (C) Kurumunun üretim maliyeti 50 YTL/birimdir.
Kâr marjları karşılaştırılan, üretici (A) ve (C) Kurumlarının üretim maliyetleri ve buna bağlı olarak satış fiyatlarının farklı olmasından dolayı her iki ürün için karşılaştırma yapmak mümkün olmayacaktır. Bunun sebebi, (A) Kurumunun üretim sürecinde kullandığı makinaların maliyetleri için 10 yıl üzerinden amortisman ayırırken, (C) Kurumunun ise üretim sürecinde kullandığı makinaların maliyetleri için 5 yıl üzerinden amortisman ayırmakta olmasıdır. Dolayısıyla, (C) Kurumunun ilişkili kurumu (D)’ye uygulayacağı fiyatın tespitinde, maliyetlerin bileşenlerinin incelenmesi ve muhasebeden kaynaklanan farklılığın gerekli düzeltimi sonucu maliyet artı yöntemi uygulanabilecektir. Diğer bir ifadeyle, ilişkili kişiler arasındaki transfer fiyatının tespitinde, amortisman ayırma sürelerinden kaynaklanan maliyet farklılıklarının düzeltilmesi sonucu küçük ev aletleri sektöründe geçerli olan kâr marjı kullanılarak transfer fiyatı tespit edilecektir.
Örnek 4:
(A) firması, toptan satışı yapılan saatler için zamanlama mekanizması üretmekte olup, bu ürününü yurt dışındaki ilişkili kuruluşu (B)’ye satmaktadır. (A) firması, bu faaliyetinden % 5 oranında brüt kâr elde etmektedir. (X), (Y) ve (Z) firmaları, (A) firması ile aynı pazarda, aynı nitelikte zamanlama mekanizması üreten ve birbirleri ile ilişkisi bulunmayan diğer firmalardır. (X), (Y) ve (Z) firmaları, ürettikleri ürünlerini yurt dışındaki, kendileri ile herhangi bir ilişkisi bulunmayan diğer yabancı firmalara satmaktadır. (X), (Y) ve (Z), bu faaliyetlerinden % 3 - 5 oranlarında brüt kâr elde etmektedir. (A) firması, yönetim, denetim ve genel giderlerini faaliyet giderleri olarak izlemekte, dolayısıyla üretilen malın maliyeti ile ilişkilendirmemektedir. (X), (Y) ve (Z) firmalarında ise üretilen malın maliyetleri içinde yönetim, denetim ve genel giderler de yer almaktadır. Bu durumda, maliyet artı yönteminin uygulanmasında, muhasebeleştirme tutarlılığı açısından brüt kâr oranları düzeltime tabi tutulmak zorundadır.
Örnek 5:
(Y) çok uluslu şirketinin ortaklarından (A) ile aynı çok uluslu şirketin ortağı (B), (X) ürününün geliştirilmesi amacıyla gerekli olan araştırma faaliyetleri için 500.000 YTL karşılığında anlaşmıştır. Araştırmanın başarısızlığı ile ilgili tüm riskler (B) Kurumu tarafından üstlenilmiştir. (B) Kurumu, aynı zamanda araştırma dolayısıyla geliştirilen bütün gayri maddi varlıkların yanı sıra araştırma sonucunda elde edilecek kâra da sahip olacaktır. Ancak, yapılan inceleme sonucunda aynı piyasada faaliyet gösteren (C) firmasının ilişkili olmayan (D) firmasına aynı hizmeti 550.000 YTL’den sağladığı ve (C) firmasının hizmet maliyetinin 500.000 YTL olduğu tespit edilmiştir.
Buna göre, (C) ile (D) arasında gerçekleşen ve dış emsal olarak alınan işlemde brüt kârın % 10 olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, aynı çok uluslu şirket ortaklarından (A) ve (B) arasında gerçekleşen işleme ait emsal fiyatın 550.000 YTL olması gerekir. İlişkili tarafların üzerinde mutabık kaldıkları bütün araştırma maliyetleri dikkate alınacak olup, bu tür bir işlemde maliyet artı yöntemi uygulanabilir.
Örnek 6 :
(S) Sigortacılık A.Ş. ilişkili kuruluşu olan (U) bankasının yurt çapındaki her bir şubesini 10.000 YTL karşılığında yangın, deprem ve hırsızlık için sigortalamaktadır. Ancak, yapılan incelemeler sonucunda aynı piyasada faaliyet gösteren (O) sigorta şirketinin ilişkili olmayan (R) bankasının şubelerinden her birini 12.000 YTL’ye sigorta yaptığı ve (O) firmasının hizmet maliyetinin 10.000 YTL olduğu tespit edilmiştir.
Buna göre, ilişkisiz şirketler arasında gerçekleşen ve dış emsal olarak alınabilecek işlemde brüt kârın % 20 olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, (S) Sigortacılık A.Ş. ile ilişkili (U) bankası arasında gerçekleşen işleme ait emsallere uygun fiyatın 12.000 YTL olması gerekmektedir.




5.3- Yeniden Satış Fiyatı Yöntemi
Emsallere uygun fiyatın, işlem konusu mal veya hizmetlerin aralarında herhangi bir ilişki bulunmayan gerçek veya tüzel kişilere yeniden satılması halinde uygulanacak fiyattan, makul bir brüt satış kârı düşülerek hesaplanmasını ifade etmektedir.
Bu yöntem, ilişkili kişiden satın alınan bir ürünün, ilişkisiz bir gerçek veya tüzel kişiye yeniden satılması durumunda uygulanan fiyatı esas almaktadır. Bu fiyattan (yeniden satış fiyatı) makul bir brüt satış kârı düşülecektir. Makul brüt satış kârı hesaplanırken yeniden satışı gerçekleştiren satıcının satış ve diğer faaliyet giderleri ile üstlenilen riskler ve kullanılan varlıklar göz önüne alınacaktır. Diğer bir ifadeyle, makul brüt satış kârı söz konusu mal veya hizmet için işlem anında uygulanabilecek, piyasa koşullarına göre belirlenen veya üstlenilen işlev ve riskleri dikkate alarak belirlenebilecek objektif nitelikte bir oran ile saptanan kârı ifade etmektedir. Bu kâr düşüldükten sonra mal veya hizmetin ilişkili kişilere satılmasında uygulanabilecek emsallere uygun fiyata ulaşılacaktır.
Farklı ürünlerin söz konusu olduğu işlemler için de kullanılabilecek olan bu yöntem, özellikle pazarlama ve dağıtım faaliyetleri gibi ilişkili şirketin satın aldığı mal veya hizmeti ilişkisiz kişilere sattığı işlemlerde güvenilir sonuçlar vermektedir.
Bu yöntemin uygulanmasında da kontrol altındaki işlem ile kontrol dışı işlemin karşılaştırılabilir olması gerekmektedir. Örneğin, araştırma ve geliştirme harcamaları faaliyet giderleri ya da satışların maliyeti içinde gösterilebilir. Ancak, söz konusu harcamaların işlemlerin birinde faaliyet giderleri, diğerinde satışların maliyeti içinde yer alması durumunda düzeltme yapılması şartıyla, bu iki işlemin karşılaştırılması mümkün olacaktır.
Diğer taraftan, bu yöntemin uygulandığı olaylarda genellikle yeniden satışı yapan kişi ya da kuruluş, satmak üzere aldığı mallara herhangi bir şekilde değer artırıcı bir katkıda bulunmamakta, fiziksel olarak ürünün yapısını değiştirmemekte ve söz konusu ürünü aldığı biçimde satmaktadır. Bu çerçevede paketleme, etiketleme ve küçük çaplı montajlar değer artırıcı katkı ya da fiziksel değişim olarak değerlendirilmeyecektir. Ancak, yeniden satıştan önce ürüne çok fazla değer katılması veya bir başka ürünle birleştirilmesi nedeniyle ürünün ilk özelliğini yitirmesi hallerinde emsallere uygun bedel bulmak zorlaşacağından, bu yöntemin kullanılması mümkün olmayacaktır.
Örnek 1:
Türkiye’de tam mükellef (A) Kurumu, Azerbaycan’da bulunan ana şirketi adına Türkiye’de küçük ev aletleri pazarlamaktadır. (B) Kurumu ise Türkiye’de ilişkisiz bir şirket olarak söz konusu ana şirket ile ticaret yapmakta ve benzer ürünleri aynı şekilde pazarlamaktadır. Üründeki küçük farklılıklar dışında kontrol altındaki ve kontrol dışı işlemler arasındaki farklılık aşağıda belirtilmiştir:
Ana şirket, ilişkisiz (B) Kurumu ile olan işlemlerinde garanti risklerini üstlenirken, ilişkili (A) Kurumu ile olan işlemlerinde garanti riskini üstlenmemektedir.
Ana şirket, ilişkisiz (B) Kurumuna reklam ve pazarlama malzemelerini ücretsiz sağlarken, ilişkili (A) Kurumu reklam ve pazarlama harcamalarına katlanmaktadır.
Örneğimizde, küçük ev aletleri piyasası Türkiye ve Azerbaycan’da aynıdır. (B) Kurumu sattığı küçük ev aletlerinin net satışlar tutarının % 10’u kadar komisyon almaktadır. Buna göre, Azerbaycan’da bulunan ana şirket ile (A) Kurumu arasındaki emsallere uygun fiyat aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.

(YTL)

(A) Kurumunca ilişkisiz kişilere satış fiyatı 3.000
Emsal satış komisyonu % 10
Emsallere Uygun Fiyat [3000/(1+0,10] 2.727
İşlev ve risk farklılıklarının düzeltimi (-) 30
Reklam ve pazarlama maliyetleri 10
Garanti maliyetleri 20
Emsallere Uygun Fiyat 2.697
Örnek 2:
İtalya’da bulunan (A) şirketi, Türkiye’deki ilişkili şirketi (B)’ye otomobil satmakta olup, işleme ilişkin açıklamalar aşağıda verilmiştir:
• (B) şirketi, (A) şirketinin Türkiye’deki tek dağıtıcısı konumundadır.
• Söz konusu otomobillerin Türkiye’deki satış fiyatı 50.000 YTL’dir.
• Türkiye’de benzer nitelikteki otomobilleri ithal eden dağıtım şirketlerinin ortalama kâr marjı satış fiyatı üzerinden % 10’dur. Bu kâr marjına dağıtıcı tarafından üstlenilen reklam ve garanti hizmeti maliyetleri dahil değildir.
• Türkiye’deki dağıtıcı (B)’nin reklam ve garanti hizmetleri karşılığında üstlenilen maliyetin 2.000 YTL olduğu belirlenmiştir.
(A) şirketinin (B) şirketine uygulayacağı transfer fiyatı, (B) şirketinin yeniden satış fiyatından kâr marjı ile reklam ve garanti hizmetlerine ilişkin maliyetlerinin düşülmesi sonucu aşağıdaki gibi hesaplanacaktır:
[50.000/(1+ 0.10)] - 2.000 = 43.455 YTL
Kurumların ilişkili şirketten aldığı mallara ilave bir değer katmadan ilişkisiz kişilere sattığı durumlarda, ilişkili şirketler arasındaki transfer fiyatı, ilişkisiz kişilere uygulanan satış fiyatından uygun bir kâr marjı ve gerekli ayarlamalar düşüldükten sonra tespit edilecektir.
Örnek 3:
(B) firması, uluslararası faaliyette bulunan (A) firmasının Türkiye’deki ilişkili kuruluşu olup, yapılan işlemlere ilişkin açıklamalar aşağıda verilmiştir.
• (B) firması, (A) firması tarafından üretilen plazma televizyonların dağıtımını yapmaktadır.
• (B) firması, söz konusu ürünleri kendisi ve (A) şirketi ile ilişkisi bulunmayan (D) firmasına 3.150 YTL/adet’ten satmaktadır.
• (A) firması, ayrıca daha düşük kalitede ürettiği plazma televizyonları, Türkiye’de kendisi ve (B) firması ile hiç bir şekilde ilişkisi bulunmayan dağıtıcı (C) firmasına da satmaktadır.
• (B) firması ile (C) firmasının gerçekleştirdikleri işlevler aynı olup, (C) firmasının sattığı televizyonlardan elde ettiği brüt satış kârı % 10’dur.
Yukarıda yer alan bilgilerden anlaşılacağı üzere, kontrol altındaki işlemle kontrol dışı işlem arasında bir ürün kalitesi farklılığı söz konusudur. Ancak, iki ürün arasındaki fiyat farklılığına karşın, kâr oranlarında belirli bir farklılık olmadığı tespit edilmiştir. (B) ve (C) firmalarının gerçekleştirdiği işlevler aynıdır. Bu durumda, (B) firmasının (A) firmasından yaptığı alımlarda emsallere uygun satış fiyatına ulaşmak için yeniden satış fiyatı yöntemi uygulanacak ve brüt satış kârı olarak da % 10 oranı esas alınacaktır.
(B) firmasının (A) firmasından yaptığı alışlarda emsallere uygun birim fiyat şu şekilde hesaplanacaktır:
[3.150/(1+ 0,10)] = 2.864 YTL



5.4- Kâr Bölüşüm Yöntemi
Kâr bölüşüm yöntemi, ilişkili kişilerin bir veya daha fazla sayıdaki kontrol altındaki işlemlere ilişkin toplam faaliyet kârı ya da zararının, üstlendikleri işlevler ve yüklendikleri riskler nispetinde ilişkili kişiler arasında emsallere uygun olarak bölüştürülmesini esas almaktadır. Bu çerçevede, kâr bölüşüm yöntemine başvurulması durumunda aşağıdaki faktörler dikkate alınır:
• Bir ürünün edinimi, üretimi veya satımı ya da hizmet sunumu için yapılan harcamalar,
• Bir ürünün geliştirilmesi veya hizmet sunumu esnasında ihtiyaç duyulan sermaye veya kullanılan varlıklar ya da üstlenilen risk derecesi,
• İşlemin her aşamasında gerçekleştirilen işlevlerin göreceli önemi,
• Ölçülebilir nitelikteki diğer faktörler.
Bu yöntem, geleneksel işlem yöntemlerinin (karşılaştırılabilir fiyat yöntemi, maliyet artı yöntemi, yeniden satış fiyatı yöntemi) kullanılamadığı özellikle karşılaştırılabilir işlemlerin olmadığı ve ilişkili kişiler arasındaki işlemlerin birbirinin ayrılmaz bir parçası olduğu durumlarda kullanılmalıdır.
Bu yöntem, ilişkisiz şirketlerin yaptıkları işlemleri veya bu işlemden elde edecekleri kârı gözönünde bulundurmak suretiyle, kontrol altındaki bir işlemde oluşan şartların kâr üzerindeki etkisini ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır.
Kâr bölüşüm yönteminde, önce ilişkili şirketlerin yaptığı işlemden ortaya çıkan paylaşılacak kâr tespit edilir. Daha sonra bu kâr, ilişkili şirketler arasında paylaştırılır. Kârın bölüşümü, emsallere uygunluk ilkesine göre yapılmış anlaşmalardaki tahmin edilen ve yansıtılan şekilde, güçlü ekonomik gerekçelere dayanarak yapılmalıdır.
Bu çerçevede, kontrol altındaki işlemlerden elde edilen toplam kâr iki aşamada paylaştırılır. İlk aşamada, ilişkisiz şirketlerin benzer türdeki kontrol dışı işlemlerden elde ettikleri kâr marjı dikkate alınarak, her ilişkili şirketin toplam kâr içerisinden alacağı kâr miktarı belirlenir. İkinci aşamada, ilk aşamada ilişkili şirketlere yapılan kâr dağıtımından sonra toplam kârdan geriye kalan bakiye kâr var ise, bu kâr üstlendikleri işlevler ve yüklendikleri riskler nispetinde ilişkili şirketler arasında tekrar dağıtılmak suretiyle, ilişkili şirketlerin kontrol altındaki işlemlerden elde ettikleri kârlar yeniden hesaplanır. Dolayısıyla, gerekli düzeltimlerin yapılması sonucu, ilişkili kişilerin kontrol altındaki işlemlerde uygulayacağı emsallare uygun fiyat tespit edilir.
İlişkili tarafların kârın oluşumuna yaptığı katkının değeri işlev analizlerine göre yapılır ve bu katkılar dış piyasadan elde edilen güvenilir bilgileri kapsayacak şekilde değerlendirilir. İşlev analizi ilişkili taraflar arasında gerçekleştirilen işlevlerin analizi olup, tarafların üstlendiği riskler ve kullandıkları varlıklar hesaba katılmalıdır.
Bu yöntemde, emsallere uygunluk ilkesinin uygulanması sırasında, her durumun kendi koşullarının göz önünde bulundurulması büyük bir önem taşımaktadır. Özellikle, kârın bölüşüm sürecinde bakiye kârın taraflar arasında bölüşümünün mümkün olduğu ölçüde kesin rakamları içermesi gerekmektedir. Örneğin, araştırma ve geliştirme harcamalarına yer verildiği durumlarda, Ar-Ge harcamaları arasındaki farklılıkların dikkate alınması gerekebilir.
Bu yöntemin, işlemlerin birbirleriyle iç içe geçtiği ve bağlantılı olduğu veya her bir işlemin ayrı ayrı ele alınmasının zor olduğu durumlarda kullanılması uygun olacaktır.
Örnek 1:
İsviçre’de faaliyette bulunan (A) Kurumu kanser tedavisinde kullanılmak amacıyla “Kodezyak” adı verilen bir ilacın ana maddesini üretmektedir. Bunun yanında, Türkiye’de tam mükellef olan ilişkili (B) Kurumu ise söz konusu ilacın İsviçre’de (A) Kurumunca üretilmesinden sonra kendisinin yapmış olduğu Ar-Ge faaliyeti sonuçları ile ana maddeyi birleştirerek nihai ürün haline getirmektedir. Ayrıca, (B) Kurumu nihai ürünün Türkiye’de dağıtımına yetkili tek şirkettir.
Konuya ilişkin diğer bilgiler aşağıdaki gibidir:
• (B) Kurumu söz konusu ilacın geliştirilmesi için (A) Kurumu ile Ar-Ge ve pazarlama faaliyetleri yürütmektedir.
• Söz konusu ilaca ilişkin, (A) Kurumu 3 YTL, (B) Kurumu ise 12 YTL olmak üzere toplam 15 YTL Ar-Ge ve pazarlama gideri gerçekleştirmiştir.
Üretilen ürünün son derece özgün ve ileri düzeyde bir yapıya sahip olması nedeniyle, piyasada karşılaştırılabilir benzer nitelikte bir ürün bulunmamaktadır. Bu nedenle, karşılaştırılabilir fiyat yönteminin uygulanması mümkün değildir.
Maliyet artı yönteminin uygulanabilmesi için de yeterli veri ve bilgi bulunmamaktadır. Ürünün ilişkili kişiler arasında nitelik değiştirerek alım ya da satıma konu edilmesi nedeniyle yeniden satış fiyatı yönteminin de uygulanması mümkün değildir. Bu durumda uygulanabilecek en iyi yöntem kâr bölüşüm yöntemi olacaktır.
Aynı piyasada benzer bir ürünü gayri maddi varlık kullanmadan üreten ve satan firmalara ilişkin veriler temin edilebilmiştir. Bu piyasada üreticilerin % 10 kâr marjı, toptan satıcıların ise satış fiyatı üzerinden % 25 kâr marjı ile çalıştığı tespit edilmiş olup, (A) ve (B) Kurumlarının birim başına kârdan alacakları paylar iki aşamada tespit edilecektir.
1. Aşama: Getiri tutarının tespit edilmesi
• ve (B) Kurumlarının basitleştirilmiş hesapları aşağıdaki gibidir:
(YTL)
(A) Kurumu (B) Kurumu
Satışlar 100 125
Satılan Malın Maliyeti(-) 60 100
Brüt Kâr 40 25
Ar-Ge ve Pazarlama Giderleri 3 12
Genel Yönetim Giderleri 2 3
Faaliyet Giderleri(-) 5 15
Kâr 35 10
Grubun toplam kârı 45 YTL’dir.
(A) Kurumu:

(YTL)

Satılan Malın Maliyeti 60
Karşılaştırılabilir Firma Esas Alınarak Hesaplanan Kâr (60 x %10 ) 6
Karşılaştırılabilir Firma Esas Alınarak Hesaplanan Transfer Fiyatı (Gayri Maddi Varlıklar Hariç)
66
(B) Kurumu:
(YTL)

Üçüncü Kişilere Satışlar 125
Karşılaştırılabilir Firmaların Yeniden Satışta Kâr Marjı % 25
Brüt Kâr (Yeniden Satışta Kâr Marjı) 125 x % 25 31,25
Karşılaştırılabilir firmalar (gayri maddi varlıklar hariç) esas alınarak getiriler aşağıdaki gibi hesaplanacaktır:
(YTL)
(A) Kurumu (B) Kurumu
Satışlar 66,00
Satılan Malın Maliyeti (-) 60,00
Brüt Kâr 6,00 31,25
Faaliyet Giderleri (-) 5,00 15,00
Kâr 1,00 16,25
Bu durumda grubun toplam kârı 17,25 YTL olacaktır.
2. Aşama: Bakiye kârın bölüştürülmesi
Grubun bakiye kârı (45 – 17,25 = ) 27,75 YTL’dir.
Her iki firma açısından araştırma ve geliştirme giderleri ile pazarlama giderlerinin, ürünün üretim ve satışında önemli bir role sahip oldukları görülmüştür. Araştırma ve geliştirme giderleri ile pazarlama giderlerinin firmalar itibarıyla durumu aşağıdaki şekildedir:
(A) Kurumu 3 YTL (% 20)
(B) Kurumu 12 YTL (% 80)
Toplam 15 YTL (% 100)
Bakiye kârın bölüşümü, bu harcama oranlarından yararlanılarak aşağıdaki gibi yapılacaktır.
(A) Kurumunun bakiye kârdan alacağı pay ( % 20 x 27,75 ) 5,55 YTL
(B) Kurumunun bakiye kârdan alacağı pay ( % 80 x 27,75 ) 22,20 YTL
Bu durumda, düzeltilmiş faaliyet kârları aşağıdaki gibi olacaktır:
A Kurumu = 5,55 + 1,0 = 6,55 YTL
B Kurumu = 22,20 + 16,25 = 38,45 YTL
Sonuç olarak, düzeltilmiş hesaplar her iki Kurum için aşağıdaki gibi olacaktır:
(YTL)
(A) Kurumu (B) Kurumu
Satışlar 71,55 125,00
Satılan Malın Maliyeti (-) 60,00 71,55
Brüt Kâr 11,55 53,45
Faaliyet Giderleri (-) 5,00 15,00
Kâr 6,55 38,45
Kâr bölüşüm yöntemine göre, (A) Kurumunun satışları için uygulayacağı emsallere uygun fiyat yukarıda da görüldüğü üzere birim başına 71,55 YTL olarak gerçekleşecektir.
Örnek 2:
Güney Kore’de yerleşik ilişkili (A) Kurumu tarafından dizayn edilmekte ve üretilmekte olan bilgisayar parçası, ürünün kalan kısmını dizayn ederek üreten ve Türkiye’de tam mükellef olan (B) Kurumuna transfer edilmekte ve yine Türkiye’deki ilişkili (C) Kurumu tarafından dağıtılmaktadır. Dağıtım şirketinin üstlendiği işlevlere ilişkin bilgiler yeniden satış fiyatı yöntemi ile tespit edilecektir.

Karşılaştırmaya uygun yeterli veriye ulaşılabilirse (A) Kurumundan (B) Kurumuna transfer edilen parçaların fiyatını bulmak için en güvenilir yöntem karşılaştırılabilir fiyat yöntemi olacaktır. Ancak örneğimizde, söz konusu ürün için emsal olabilecek bir fiyat bulunamadığından karşılaştırılabilir fiyat yöntemi ve diğer geleneksel işlem yöntemlerini kullanmak mümkün değildir.
Buna karşın, (A) Kurumundan (B) Kurumuna transfer edilen parçaların sadece (A) Kurumu tarafından sahip olunan yenilikçi teknoloji ile üretilmesinden dolayı (A) Kurumu ile (B) Kurumu arasında gerçekleştirilen işlemlerde kullanılması gereken yöntem işlemsel kâr yöntemlerinden biri olan kâr bölüşüm yöntemidir.
1. Aşama: (A) ve (B) Kurumlarının kâr veya zararı
( YTL)
(A) Kurumu (B) Kurumu
Satışlar 50 100
Alışlar (-) 10 50
Üretim Maliyetleri (-) 15 20
Brüt Kâr 25 30
Ar-Ge Harcamaları 15 10
Genel Yönetim Giderleri 10 10
Faaliyet Giderleri(-) 25 20
Kâr 0 10
2. Aşama: (A) ve (B) Kurumlarının üretimden gelen olağan kârının tespiti ve bakiye kârın bölüştürülmesi
Her iki vergilendirme alanında da yenilikçi gayri maddi varlığa sahip olmayan karşılaştırmaya uygun üreticilerin üretim maliyetleri üzerinden % 10’luk bir kâr elde ettikleri tespit edilmiştir. (A) Kurumunun üretim maliyeti 15 YTL ve böylece maliyete dayalı kârı da 1,5 YTL olacaktır. (B)’nin üretim maliyeti 20 YTL ve maliyete dayalı üretim kârı 2 YTL olacaktır. Bakiye kâr ise 6,5 YTL olarak bulunacaktır. Bu da birleşik kâr olan 10 YTL’den birleşik imalat kârı olan 3,5 YTL’nin çıkarılması ile hesaplanacaktır.
İlk dağıtılan kâr, (A)’ya 1,5 YTL ve (B)’ye 2 YTL (A) ve (B) Kurumlarının üretime dayalı işlevlerinin karşılığıdır. Ancak bu kâr, teknolojik açıdan gelişmiş bir ürün için şirketlerin gerçekleştirdiği kendi Ar-Ge harcamalarının değerini göstermemektedir. Ar-Ge harcamalarının yarattığı katma değerin yüksek olması nedeniyle, bakiye kârın (A) ve (B) Kurumlarının toplam Ar-Ge maliyeti içindeki paylarına göre aralarında dağıtılması gerekmektedir. Çünkü örneğimizde, şirketlerin Ar-Ge faaliyeti için yapmış oldukları kendi harcamalarının, ürünün teknolojik yenilikçiliğine ilişkin değerine katkısı bulunmaktadır.
(A) Kurumunun Ar-Ge harcaması 15 YTL ve (B) Kurumunun Ar-Ge harcaması ise 10 YTL olduğuna göre, toplam Ar-Ge harcamaları 25 YTL olacaktır. Bakiye kâr olan 6,5 YTL aşağıda hesaplandığı şekilde dağıtılacaktır.
(A) Kurumu 6,5 x 15/25= 3,9 YTL
(B) Kurumu 6,5 x 10/25= 2,6 YTL
d) Kârların yeniden hesaplanması
(A) Kurumu 1,5+ 3,9 = 5,4 YTL
(B) Kurumu 2,0 + 2,6 = 4,6 YTL
Transfer fiyatlandırması açısından kurum kâr veya zararları aşağıdaki gibi olacaktır:
(YTL)
(A) Kurumu (B) Kurumu
Satışlar 55,40 100,00
Alışlar (-) 10,00 55,40
Üretim Maliyetleri (-) 15,00 20,00
Brüt Kâr 30,40 24,60
Ar-Ge Harcamaları 15,00 10,00
Genel Yönetim Giderleri 10,00 10,00
Faaliyet Giderleri (-) 25,00 20,00
Kâr 5,40 4,60
Kâr bölüşüm yöntemine göre, (A) Kurumunun satışları için uygulayacağı emsallere uygun fiyat yukarıda da görüldüğü üzere birim başına 55,40 YTL olarak gerçekleşecektir.
5.5- İşleme Dayalı Net Kâr Marjı Yöntemi
İşleme dayalı net kâr marjı yöntemi, mükellefin kontrol altındaki bir işlemden; maliyetler, satışlar veya varlıklar gibi ilgili ve uygun bir temele dayanarak tespit ettiği net kâr marjının incelenmesi esasına dayanan bir yöntemdir.

İşleme dayalı net kâr marjı yönteminin uygulanması maliyet artı ve yeniden satış fiyatı yönteminin uygulanmasına benzerlik göstermektedir. İşleme dayalı net kâr marjı yöntemi ile bu yöntemler arasındaki fark, diğer iki yöntemde brüt kâr marjı hesaplanırken, bu yöntemde net faaliyet kâr marjının hesaplanmasıdır. Bu yöntemde de karşılaştırılabilirlik analizi yapılacaktır. Ancak işlevlerde farklılık olsa dahi, net faaliyet kâr marjı, bu farklılıktan maliyet artı ve yeniden satış fiyatı yönteminde dikkate alınan brüt kâr marjına göre daha az etkilenmektedir.
Net faaliyet kâr marjının tespitinde, öncelikle mükellefin karşılaştırılabilir kontrol dışı bir işlemde uyguladığı net faaliyet kâr marjı dikkate alınacaktır. Bunun mümkün olmaması durumunda, ilişkisiz bir kurumun karşılaştırılabilir kontrol dışı bir işlemde uyguladığı net faaliyet kâr marjı dikkate alınır. Yöntemin uygulanmasında ilişkili kurumların işlev analizinin yapılması gereklidir. Aralarında ilişki bulunmayan işletmelerin net faaliyet kâr marjlarının kullanılacağı durumlarda, güvenilir sonuçların elde edilebilmesi için işlemlerin karşılaştırılabilir olup olmadığı ve ne kadar düzeltme yapılması gerektiği belirlenmelidir. Bu yöntem kullanılarak yapılan analizlerde, ilişkili kurumun tek bir kontrol altındaki işlemine ait kâr dikkate alınmalıdır.
Örnek 1:
Türkiye’de faaliyette bulunan tam mükellef (A) Kurumu, Hollanda’da bulunan ilişkili (B) şirketine televizyon satmakta olup, bu işleme ilişkin açıklamalara aşağıda yer verilmiştir:
(A) Kurumu ile ilişkili (B) şirketi arasındaki emsallere uygun fiyatın belirlenebilmesinde geleneksel işlem yöntemlerinin uygulanması için gerekli veriler bulunmadığından, işleme dayalı net kâr marjı yöntemi kullanılmıştır.
• Televizyonun satış fiyatı 600 YTL’dir ve ilgili yılda (B) şirketine 1000 adet televizyon satılmıştır.
(YTL)

Satışlar 600.000
Satılan Malın Maliyeti (-) 550.000
Faaliyet Giderleri (-) 20.000
Faaliyet Kârı 30.000
Söz konusu faaliyet için şirketin kullandığı varlıklar (dönen ve duran varlıklar) toplamı 1.000.000 YTL’dir. Bu durumda varlıkların getiri oranı 30.000/1.000.000 = % 3 olmaktadır.
• Hollanda’da bulunan ilişkili (B) şirketi aldığı televizyonları % 25 brüt kâr marjı ile 750 YTL’ye satmaktadır.
(YTL)

Satışlar 750.000
Satılan Malın Maliyeti (-) 600.000
Satış Giderleri (-) 50.000
Faaliyet Kârı 100.000
(B) şirketinin bu faaliyeti ile ilgili olarak kullandığı varlık toplamı 800.000 YTL’dir. Varlıkların getirisi 100.000/800.000 = % 12,5 olmaktadır.
• Yapılan işlev analizi sonucu, karşılaştırılabilir şirket olarak belirlenen Türkiye’deki tam mükellef (C), (D) ve (E) Kurumlarının beyaz eşya ticareti yaptığı ve varlıkların getiri oranının ortalama % 7,5 olduğu tespit edilmiştir.
• Ortalama getiri oranına ulaşabilmek amacıyla, ana firma olan Türkiye’deki (A) Kurumunun ilişkili (B) şirketine televizyon satış fiyatının yeniden belirlenmesi gerekmektedir. Bu suretle varlıkların getiri oranı emsallere uygun olacaktır.

Örnek 2:
Türkiye’de faaliyette bulunan dağıtım firmalarından (A), ilişkili firması (C)’ye ve aynı sektörde faaliyet gösteren (B) firması da ilişkisiz (D) firmasına aynı marka altında kompakt disk satmaktadırlar. (A) firması, sattığı mal için bir yıl garanti verirken, (B) firması herhangi bir garanti vermemektedir. (A) firması, fiyat oluştururken garanti hizmetinin maliyetlerini dikkate almamaktadır. Bu durumda, (A) ve (B) firmalarının brüt satış kârları karşılaştırılabilir nitelikte bulunmamaktadır. Güvenilir bir karşılaştırma yapılabilmesi için garanti hizmetine ilişkin olarak düzeltim yapılması gerekmektedir. Ancak örneğimizde (A) firmasının üstlendiği garanti maliyetleri tam olarak saptanamadığından, bu durum garanti hizmetine ilişkin düzeltim yapılmasını olanaksız kılmaktadır.
Bununla birlikte, (A) ve (B) arasında başkaca maddi bir işlevsel farklılık yoksa ve (A) firmasının satışlarına göre net kârı biliniyorsa, (A) firmasının net kâr marjı ile (B) firmasının net kâr marjı, aynı temelde karşılaştırılarak, (A) firması ve ilişkili (C) firması arasında gerçekleştirilen işlemlere ilişkin transfer fiyatlandırmasının tespitinde işleme dayalı net kâr marjı yönteminin uygulanması mümkün olacaktır.