21 Aralık 2008 Pazar

2009 YILI YATIRIM INDIRIMI UYGULAMASI

2009 YILINDA ORTADAN KALKACAK OLAN DEVREDEN YATIRIM İNDİRİMLERİNİN MÜKELLEFLER AÇISINDAN DOĞURACAĞI SONUÇLAR

I- GİRİŞ

Gelir Vergisi Kanunu’nun “Ticari ve Zirai Kazançlarda Yatırım İndirimi İstisnası” başlıklı 19. maddesinde yer alan yatırım indirimi müessesesi getiriliş amacına hizmet etmediği, mükelleflerin vergi ödememek için gereksiz yatırım kararları aldığı ve bunun da kaynak israfına neden olduğu gerekçesiyle, 08.04.2006 tarihinde Resmi gazetede yayımlanan 5479 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile 01.01.2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır.
Mükelleflerin devreden yatırım indirimi tutarları ile ilgili istisna uygulamasına ilişkin olarak geçiş hükümlerini düzenlemek amacıyla GVK’na Geçici 69. madde ilave edilmiştir. Yatırım indirimi istisnasından yararlanma hakkı GVK’nun Geçici 69. maddesi ile 2006, 2007 ve 2008 yılları kazançlarıyla sınırlandırmıştır.
Bu yazımızda, yatırım indirimi istisnası hakkını kullanan mükelleflerle ilgili 2009 yılında oluşacak sorunlar hakkında görüşlerimizi aktarmaya çalışacağız.


II – YATIRIM İNDİRİMİ İSTİSNASI UYGULAMASI
Yatırım indirimi istisnası, Gelir Vergisi Kanunu’nun “Ticari ve Zirai Kazançlarda Yatırım İndirimi İstisnası” başlıklı 19. maddesinde düzenlenmiştir. Yatırım indirimi istisnası, bilanço esasına göre tespit edilen ticari veya zirai kazançlara uygulanır. Diğer bir ifade ile İşletme Hesabı Esası veya Basit Usulde tespit edilen ticari veya zirai kazanca yatırım indirimi istisnası uygulanması mümkün değildir.
Mükelleflerin bilanço esasına göre tespit edilen birden fazla şahsi işletmesi varsa, yatırım indirimi "ticari kazançlar toplamına" uygulanacaktır. Ancak, bilanço esasına göre tespit edilen hem ticari hem de zirai işletmesi olan bir mükellefin ticari faaliyeti ile ilgili olarak yaptığı yatırımdan dolayı hak kazandığı yatırım indirimini, zirai faaliyetinden sağladığı kazançtan indirmesi mümkün değildir.
Kurumlar vergisi mükellefleri uygulamaya hak kazandıkları yatırım indirimini kurum kazancından indireceklerdir. Kurumlar vergisi mükelleflerinin yatırım indirimi uygulanacak kazançlarının tespitinde, kazancın türü bakımından herhangi bir ayırım söz konusu değildir. Yatırım indirimi istisnasından yararlanacak mükellefler arasında tam mükellef-dar mükellef ayrımı da yapılmamıştır.
Yatırım indirimi uygulamasına, yatırımın konusunu oluşturan aktif değerlere ilişkin harcamaların yapıldığı takvim yılından itibaren başlanılır ve indirimden yararlanılacak tutara ulaşılıncaya kadar devam olunur.
Bu uygulama bakımından "harcama", yatırım indirimine konu iktisadi kıymetlere ilişkin bedelin ödenmesi ya da borçlanılması, bu iktisadi kıymetlerin işletmenin aktifindeki herhangi bir hesaba kaydedilmesi ve iktisadi kıymetlere yatırımcı tarafından tasarruf edilebilir duruma gelinmesi anlamına gelmektedir.
GVK’nun 19. maddesinde yatırım indirimi istisnası 4842 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenmiş ve bu kapsamda yatırım indirimi uygulamasında, teşvik belgesi alma zorunluluğu kaldırılmış, bölge ve sektör ayrımına dayalı farklı yatırım indirimi oranı uygulamasına son verilmiş ve yatırım indirimi oranı % 40 olarak belirlenmiştir.
GVK’na 4842 sayılı Kanun ile ilave edilen Geçici 61. Maddesine göre, 24.04.2003 tarihine kadar teşvik belgesi almak üzere müracaatta bulunmuş olan mükelleflerin, bu yatırımlarını 24.04.2003 tarihinden önce geçerli olan hükümler çerçevesinde tamamlayabilmelerine ve daha önceki dönemlerde hak kazandıkları ancak ilgili yıllarda kazançlarının yetersiz olması dolayısıyla indiremedikleri istisna tutarlarını kullanabilmelerine olanak sağlamak üzere yapılmıştır.
Yatırım indirimi istisnası haklarını 24.4.2003 tarihinden önceki düzenleme yönünde kullanan mükellefler, yatırım teşvik belgesinde belirtilen oran üzerinden yatırım indirimi istisnasından yararlanacak, ayrıca yatırım indiriminden yararlanan tutar üzerinden geçici 61. maddenin ikinci fıkrası hükmü gereğince % 19,8 oranında gelir vergisi tevkifatı yapacaklardır. Yatırım indirimi istisnasından yararlanan kazançlar üzerinden yapılan tevkifat müteakip yılın Nisan ayı Muhtasar Beyannamesi ile beyan edilecek ve tahakkuk eden vergi yasal sürede ödenecektir.
Mükelleflerin ilgili yıl kazançların yeterli olmaması nedeniyle ertesi yıla devreden yatırım indirimi endekslemeye tabi tutulabilecektir. Yatırım indiriminin endekslemesinde süre sınırlaması bulunmamaktadır. GVK’nun 19. maddesinde, 5024 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, endekslemede yeniden değerleme oranının yerine toptan eşya fiyat endeksinde meydana gelen artış oranı esas alınmıştır. Enflasyon düzeltmesi uygulanmayan dönemlerde GVK’nun 19. maddesinin 2. bendi uyarınca, yatırım harcamalarının yapıldığı yıla ilişkin vergi matrahının tespitinde, kazancın yetersiz kalması nedeniyle dikkate alınamayan istisna tutarı izleyen dönemlerde Devlet İstatistik Enstitüsü Toptan Eşya Fiyatları Genel Endeksinde meydana gelen artış oranında endekslenecektir.
Ancak 24.04.2003 tarihinden önce yapılan müracaatlara istinaden düzenlenen teşvik belgeleri kapsamında yapılan harcamalar eski hükümlere tabi olacak, dolayısıyla kazancın yetersiz kalması nedeniyle dikkate alınamayan istisna tutarı, izleyen dönemlerde yeniden değerleme oranı ile değerlenecektir.
GVK’nun “Ticari ve Zirai Kazançlarda Yatırım İndirimi İstisnası” başlıklı 19. maddesi, 5479 sayılı kanunla 01.01.2006 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır. Buna bağlı olarak mükelleflerin yararlanamadığı yatırım indirimi tutarları ve devam eden yatırım harcamaları ile ilgili istisna uygulamasına ilişkin geçiş hükümlerini düzenlemek amacıyla GVK’na Geçici 69. madde ilave edilmiştir. Yatırım indirimi istisnasından yararlanma hakkı GVK’nun Geçici 69. maddesi ile 2006, 2007 ve 2008 yılları kazançlarıyla sınırlandırmıştır.



III- SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Yıllardır uygulanmakta olan yatırım indirimi istisnası, 5479 sayılı kanunla 01.01.2006 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır. Mükelleflerin geçmişten gelen ve yararlanamadığı devreden yatırım indirimi tutarları ile ilgili istisna uygulamasına ilişkin olarak geçiş hükümlerini düzenlemek amacıyla GVK’nun Geçici 69. maddesi düzenlenmiştir.
Mükelleflerin yatırım indirimi istisnası kullanma hakları, GVK’nun Geçici 69. maddesi gereğince 2006, 2007, 2008 yılları ile sınırlandırılmıştır. GVK’nun Geçici 69.maddesine uygun olarak yatırım indirimi istisnası haklarını kullanan mükelleflerin devreden yatırım indirimleri 2009 yılından itibaren ortadan kalkacaktır. Bu nedenle söz konusu mükellefler, 2009 yılından itibaren geçici vergi dönemlerinde vergi ödemesiyle karşı karşıya kalabileceklerdir. Ortaya çıkacak vergi ödemeleri, daha önce kazanılmış yatırım indirimi hakkı olan firmaları finansal olarak zor duruma sokacak ve içinde bulunduğumuz dönemde büyük olasılıkla idareye karşı borçlandıracaktır.
Mükelleflerin bugüne kadar yapılan yasal düzenlemelerde devreden yatırım indirimi hakları korunmuştur. Mevcut devreden yatırım indirimi haklarının 2009 yılı ve sonraki dönemlerde korunması da müktesep hak bakımından anayasanın bir gereğidir.
Mükelleflerin hak kaybına uğramaması yanı sıra küresel mali kriz nedeniyle mevcut ortamda yaşanan ekonomik sıkıntılar göz önünde bulundurularak; yatırım endekslemesi uygulamasının kaldırılması ve mevcut devreden yatırım indirimlerinin tamamının kullandırılmasına imkân sağlayacak biçimde geçiş süresinin uzatılmasının ekonominin canlanma dönemine kadar finansal yönden mükellefleri rahatlatacağı şüphesizdir.

6 Aralık 2008 Cumartesi

kur farkinda KDV olurmu durumu

T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
Gelirler Genel Müdürlüğü


TARİH : 15.01.1999
SAYI : B.07.0.GEL.0.54/5426-7/1811
KONU : Kur farklarının KDV’ne tabi tutulup,
tutulmayacağı hk.


AFYON VALİLİĞİ
(Defterdarlık : Gelir Müdürlüğüne)


İliniz Organize Sanayi Bölgesinde faaliyette bulunan ...... San. Tic. Ltd.’nin Bakanlığımıza verdiği bir örneği ilişik 31.12.1998 tarihli dilekçesinin incelenmesinden, adı geçen şirketin teşvik belgesi kapsamında ..... A.Ş. aracılığı ile ithal edilen Caterpaller marka kırıcı ve ekskavatör makinaları satın aldıklarını, ithalatçı şirkete makine bedelini döviz karşılığı olarak 17 ayda ödediklerini belirterek, döviz cinsinden belirlenen borcunu yıl sonunda değerlendirmeleri halinde ortaya çıkan kur farkının katma değer vergisine tabi tutulup tutulamayacağı hususunda tereddüte düştükleri anlaşılmıştır.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 26 ıncı maddesinde, bedelin döviz ile hesaplanması halinde, dövizin vergiyi doğuran olayın meydana geldiği andaki cari kur üzerinden Türk parasına çevrileceği hükme bağlanmıştır.

Aynı Kanunun 10/b maddesinde malın tesliminden malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarlarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi halinde vergiyi doğuran olayın meydana geldiği belirtilmektedir.

İthalatçı şirketce vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarihten sonra adı geçen şirketin borcunun vade dönemlerine ilişkin olarak hesapladığı kur farkının katma değer vergisine tabi olacağı tabiidir.

Ancak, adı geçen şirketin döviz cinsinden belirlenen borcunu yıl sonunda değerlemesi sırasında ortaya çıkan kur farkının katma değer vergisine tabi tutulmaması gerekir.

Bilgi edinilmesini ve durumun adı geçen şirketin dilekçesine cevaben duyurulmasını rica ederim.


Bakan a.
Daire Başkanı

2 Aralık 2008 Salı

ssk is kanunu ucretsiz izin uygulamasi

ÜCRETSİZ İZİN UYGULAMALARI ÜZERİNE...

Ekonomik krizin etkileri ülkemizde de dalga, dalga hissedilmeye başladı. Bazı kuruluşlar geçmiş kriz dönemlerinde olduğu gibi yine ilk önlemi işçi sayısını azaltma yoluyla almaya çalışırken, kimi kuruluşlarda işçi çıkarmak yerine çalışanlarına ücretsiz izin ve /veya ücretten indirim yapmayı öneriyorlar.


Bir önceki yazımızda ekonomik kriz gerekçesiyle işçi çıkartmanın yasal dayanaklarının oluşmasının önemine değinmiştik.[1] Bu yazımızda ise sıkça karşılaşılan ekonomik krize dayalı nedenlerle işçilerinin ücretlerinden indirim yapılması ve/veya işçilerin ücretsiz izne çıkartılması konularını ele alacağız.


İşçi ücretlerinden indirim yapılması



İş yasamızın ücret başlığı altındaki üçüncü bölümünü incelediğimizde işçi ücretlerini koruma ilkesi çerçevesinde yasanın bazı koruyucu hükümleri ile karşılaşırız. Gerçekten de yasa koyucu başkaca bir geçim kaynağı olmayan işçinin ücretinin korunmasına yönelik olarak iş yasamıza önemli hükümler koymuştur. Bu kapsamda işveren işçinin ücretinden tek taraflı bir kararla indirim yapamaz. İş yasamızın konuya ilişkin 62. Maddesi aşağıdaki gibidir;



MADDE 62. - Her türlü işte uygulanmakta olan çalışma sürelerinin yasal olarak daha aşağı sınırlara indirilmesi veya işverene düşen yasal bir yükümlülüğün yerine getirilmesi nedeniyle ya da bu Kanun hükümlerinden herhangi birinin uygulanması sonucuna dayanılarak işçi ücretlerinden her ne şekilde olursa olsun eksiltme yapılamaz.



Burada iş sürelerinin azalmasına bağlı olarak bir indirimin yapılamayacağından söz edilse de öğretide ve içtihatta işverenin tek yanlı iradesiyle ücretten indirim yapamayacağı ilkesi genel olarak kabul görmüş bir ilkedir.



Diğer yandan tarafların anlaşması koşulu ile böyle bir değişikliğin olası olduğunu da hemen belirtmeliyiz. Yani işçi ile işveren ücrette değişiklik ve indirim konusunda bir uzlaşma içersinde olursa işçi de bu çerçevede indirimi kabul ederse indirim söz konusu olabilecektir.



Yüksek mahkeme bu konuya ilişkin vermiş olduğu bir kararda [2] özetle şöyle demektedir;



“Mahkemece iş yasasının 60.Maddesi hükmü gereği (1475 sayılı yasa) ücretten indirim yapılamayacağı gerekçesiyle sözleşmede belirlenen ücrete değer verilemeyeceği sonucuna varılmışsa da bu hüküm işverenin tek taraflı olarak ücrette indirim yapamayacağı yasağı ile ilgilidir. Taraflar anlaşarak her zaman ücrette indirim yapabilirler.”



Yukarıda kısa özetini sunduğumuz karar her ne kadar 1475 sayılı yasa döneminde verilmiş olsa da yeni yasa (4857) döneminde de konuya ilişkin içtihatta bir değişiklik söz konusu değildir. Ancak yeni yasamızla daha önce iş yasamızda olmayan Çalışma koşullarında değişiklik ve iş sözleşmesinin feshi maddesi getirilmiştir. [3] Bu madde kapsamında ise işverenler iş sözleşmesine ilişkin her türlü değişiklik konusunda öncelikle işçiye öneride bulunmak zorundadır. İşte işçinin ücretinden indirim de bu kapsamda bir değişiklik önerisidir.



Bu nedenle işverenler ücretten indirim teklifini yeni iş yasamızla birlikte çalışma hayatımıza giren 22.madde kapsamında yazılı olarak yapmalıdır. İşçi bu teklife 6 iş günü içinde yanıt vermelidir. İşçi tarafından kabul edilmeyen öneriler işçiyi bağlamaz. Hatta işçi kendisine tek taraflı bir kararla uygulanmak istenilen bir ücret indirimini gerekçe göstererek iş yasamızın 24/2. maddesi kapsamında haklı nedenle (kıdem tazminatını alarak) iş sözleşmesini sona erdirip işten ayrılabilir.



İşçinin ücretsiz izine çıkartılması



Ekonomik kriz dönemlerinde sıkça başvurulan yöntemlerden biri de şüphesiz ki işçilerin üretimin yavaşladığı ya da tamamen durduğu koşullarda çeşitli sürelerle ücretsiz izine gönderilmeleridir. Ücretsiz izin esas itibarı ile çalışanlar bakımında pek çok olumsuz sonuç içermektedir. Bunların başında iş sözleşmesinin askıda kaldığı bu dönem süresince işçinin ücret elde edememesi ve sosyal güvenlik primlerinin ödenmemesidir. Aslında yasa koyucu yeni iş yasamıza bu sakıncaların önüne geçebilmek bakımından işverenlerin ekonomik kriz dönemlerinde başvurması için kısa çalışma ve kısa çalışma ödeneği gibi açılımlar koymaktadır. [4]



Ancak işverenler çeşitli prosedürler ve denetimlere tabi olan ve sadece belirli sürelerle uygulanabilen bu maddeden yararlanmak yerine işçileri ücretsiz izine sevk etmeyi daha çok tercih etmektedirler.



Esas itibarı ile İş yasamızda ücretsiz izine ait düzenlemeler son derece sınırlıdır. Gerçekten de iş yasamız kadın işçiye doğum sonrası verilmesi gereken [5] ücretsiz izin ile Yıllık ücretli izin hakkını(ücretsiz yol izni) düzenleyen maddesi [6] dışında ücretsiz izine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Buna karşın anılan kriz dönemlerinde ücretsiz izin sıkça başvurulan bir yöntem halini almaktadır.



Diğer taraftan ücretsiz izni işçinin kendisinin talep etmesi veya işveren tarafından önerilen ücretsiz izine işçinin açıkça rıza göstermesi durumunda ücretsiz iznin uygulanması mümkündür. Ekonomik kriz dönemlerinde işlerini kaybetme kaygısı taşıyan işçilerin işverenden gelen bu öneriyi genellikle kabul ettiklerini biliyoruz. Hatta sendikal ortamın söz konusu olduğu işletmelerde dahi sendikaların üyelerinin işlerini kaybetmemeleri gerekçesiyle işveren tarafıyla bu konuda uzlaşma içinde oldukları yine bilinmektedir.



Tarafların bu konuda bir anlaşma içinde olmaları koşulunda bir sorun olmayacağını ancak bu konuda yapılan anlaşmanın mutlaka yazılı olması gerektiğini hatırlatalım ve bir alıntıyla konumuza devam edelim.



“Şekil bakımından İş Kanunu m.22’ye uygun olarak böyle bir anlaşmanın geçerliliği için yazılı olması veya en azından işçinin yazılı rıza beyanının bulunması gereklidir. Dürüstlük kuralı somut olayda aksinin kabulü gerektirmedikçe sözlü veya zımni bir anlaşma geçerli kabul edilemez. Ayrıca geçerli bir değişiklik sözleşmesinden söz edilebilmesi için, sözleşmenin ana unsuru olan ücretsiz izin süresinin açıkça belirtilmiş olması gerekir.” [7]



İşçi Ücretsiz izni kabul etmezse ne olur?



Tarafların uzlaşması koşulunda ortada bir sorun olmayacağını belirtmiştik. Ancak bu anlaşmanın varlığının işçi tarafından reddi durumunda bu defada varlığının işverence somut argümanlarla kanıtlanması gerekir. Aksi halde işçinin tek taraflı bir kararla işverence ücretsiz izne sevk edilmesi işverence yapılmış haksız bir feshin sonuçlarını doğuracaktır. Bu konuya ilişkin bir yüksek mahkeme karar özeti aşağıda incelemelerinize sunulmaktadır.



“Davacı işçinin rızası ve yazılı muvafakatı bulunmadan işverence davacının tek taraflı ücretsiz izne çıkarılması eylemli bir fesih olup, dairemizin yerleşik içtihatlarına göre bu durum davacı işçi açısından iş aktinin haksız fesih halini oluşturur ve işçi ihbar tazminatına da hak kazanır.” [8]


Sonuç olarak ekonomik krize dayalı ücret indirimi ve ücretsiz izin uygulamalarının geçerli olabilmesi taraflar arasında bu konulara ilişkin anlaşma şartı ile mümkündür. Bu anlaşmaların ise İş Kanunu m.22 çerçevesinde gerçekleştirilmeleri uygun olacaktır.

2] Y.9.H.D. E.2001/19469 - K.2002/4655 - T.21.03.2002

[3] 4857 İK. Mad.22

[4] 4447 sayılı işsizlik sigortası kanunu ek mad.2

[5] İ.K.Mad. 74

[6] İ.K. Mad. 56

[7] Alp Mustafa İş sözleşmesinin değiştirilmesi s.230 Seçkin yayınevi Ankara 2005

[8] Y.9.H.D. E. 2003/12158 - K.2004/1460 T. 29.01.2004

12 Kasım 2008 Çarşamba

gayrimenkul satis kazanci istisnasi mukteza

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı
(Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

Sayı : B.07.1 .GİB.4.34.l6.01/KVK/5
Konu : Şirket aktifinde kayıtlı gayrimenkulün satısından doğan kazanç dolayısıyla kurumlar vergisi istisnasından
yararlanılmasının mümkün olup olmadığı hk.


İlgi : ../092008 tarihli dilekçeniz.
İlgide kayıtlı dilekçenizde; şirket aktifinizde kayıtlı bulunan ve kiraya verdiğiniz … adresindeki fabrika binasını gayrimenkulün bulunduğu hudutlar dahilinde yerel yönetimin deri üretimine izin vermemesi ve kiracı tarafından tamamen boşaltılması nedeniyle söz konusu bu gayrimenkulün satışı durumunda kurumlar vergisi istisnasından yararlanıp yararlanamayacağınız hususu sorulmaktadır.

Bilindiği gibi, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “İstisnalar” başlıklı 5.maddesinde; “(1) Aşağıda belirtilen kazançlar, kurumlar vergisinden müstesnadır:
....
e) Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların % 75'lik kısmı.
Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.
İstisna edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen ya da dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılan kısım için uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. Aynı süre içinde işletmenin tasfiyesi (bu Kanuna göre yapılan devir ve bölünmeler hariç) halinde de bu hüküm uygulanır.
Bedelsiz olarak veya rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle itibarî değeriyle elde edilen hisse senetlerinin elde edilme tarihi olarak, sahip olunan eski hisse senetlerinin elde edilme tarihi esas alınır.
Devir veya bölünme suretiyle devralınan taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının satışında iki yıllık sürenin hesabında, devir olunan veya bölünen kurumda geçen süreler de dikkate alınır….” hükmü yer almaktadır.
Diğer taraftan, Kurumlar Vergisi Kanununun Kanun Gerekçesi ve Madde Gerekçelerinin 5.maddesinde;
“…
(e) bendinde, taşınmazlar ve iştirak hisseleri satış kazancı istisnası düzenlenmektedir. İstisnanın amacı, kurumların bağlı değerlerinin ekonomik faaliyetlerde daha etkin bir şekilde kullanılmasına olanak sağlanması ve kurumların mali bünyelerinin güçlendirilmesidir. Bu bentte belirtilen koşulların sağlanması halinde söz konusu taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların %75’lik kısmı istisnadan yararlanacaktır…” denilmektedir.
Konuya açıklık getiren 03/04/2007 tarih 26482 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin “ 5.6.2.3.4. Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ile uğraşılmaması” başlıklı bölümünde;
“Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları istisna kapsamındaki değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.
İstisna uygulaması esas itibarıyla bütün kurumlar için geçerlidir. Ancak, faaliyet konusu menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanması olan kurumların bu amaçla iktisap ettikleri ve ellerinde tuttukları kıymetlerin satışından elde ettikleri kazançlar için istisnadan yararlanmaları mümkün değildir.
Satışa konu edilen kıymetlerin iki tam yıl kurum aktifinde kayıtlı olması da durumu değiştirmeyecektir. Aynı durum, satmak üzere taşınmaz inşaatı ile uğraşan mükellefler açısından da geçerlidir. Ancak, taşınmaz ticareti ile uğraşan mükelleflerin faaliyetlerinin yürütülmesine tahsis ettikleri taşınmazların satışından elde ettikleri kazançlara istisna uygulanabilecek; taşınmaz ticaretine konu edilen veya kiralama ya da başka surette değerlendirilen taşınmazların satış kazancı ise istisnaya konu edilmeyeceği açıklanmış olup,
Aynı bölümde verilen 4 numaralı örnek aşağıdaki gibidir.
Örnek 4: Esas faaliyeti taşınmaz ticareti ve kiralaması olmayan bir şirketin, atıl olarak durmakta olan bir taşınmazını kiraya verdikten iki tam yıl sonra söz konusu taşınmazı satması halinde taşınmazın elden çıkarılmasından doğan kazancın istisnadan yararlanması mümkün bulunmaktadır.
Bu hüküm ve açıklamalara göre; istisnanın amacı, kurumların bağlı değerlerinin ekonomik faaliyetlerde daha etkin bir şekilde kullanılmasına olanak sağlanması ve mali bünyelerinin güçlendirilmesine yönelik olmasıdır. Herhangi bir ticari sınai faaliyeti bulunmayan şirketinizin, şirket devamlılığını gayrimenkullerini kiraya vererek idame ettirdiğinden durumunuz yukarıda yer alan örnek 4’e uymamakta ve esas faaliyetiniz taşınmaz kiralaması olmaktadır. Bu durumda aktifinizde kayıtlı bulunan söz konusu ….adresindeki gayrimenkulünüzün satışından doğan kazanç dolayısıyla Kurumlar Vergisi Kanunun 5/1(e) bendinde yer alan kurumlar vergisi istisnasından faydalanması mümkün değildir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.



Başkan a.

Grup Müdürü V.

yurtdisi cikis harci harclari

T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
İSTANBUL DEFTERDARLIĞI
Vasıtalı Vergiler Gelir Müdürlüğü



SAYI : B.07.4.DEF.0.34.12.2.45-2992 02.11.2001-6157
KONU : Yurtdışında kurulmuş olan şirketin
kurucularından yurtdışında sürekli
ikamet etmeleri halinde yurtdışına
çıkışlarda harç alınmayacaktır.

……………………..

İLGİ : 26.10.2001 tarihli dilekçeleriniz.

Dilekçelerinizde, Sofya’da kurulmuş olan ……….. Ltd. Şirketi.’nin kurucularından……………………’ın yurtdışına çıkışlarda alınan 50 ABD doları harç pulu bedelinden muaf tutulması talep edilmektedir.
Bilindiği üzere 4705 sayılı Yurtdışına Çıkanlardan Harç Alınması ve 4481 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinde, yurt dışına çıkış yapan (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hariç) Türk vatandaşlarından çıkış başına 50 ABD Doları Türk Lirası tutarında harç alınacağı hükme bağlanmıştır.
28.07.2001 tarih 24476 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yurt Dışına Çıkışlarda Harç Alınmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Kararın 4 üncü maddesinin (j) bendinde Yurt dışında müstakil iş sahibi olarak sürekli oturan ve geçimini yurt dışında temin ettiğini belgelendiren Türk vatandaşları ile bunların eş ve 18 yaşından küçük çocuklarından, harç alınmayacağı belirtilmiştir.
Dilekçeniz eki belgelerin tetkikinden , Bulgaristan, Sofya, …….. İlçesinde kurulan ……….. Ltd. Şti.’nin kurucularından olduğunuz ve Slatina Vergi Dairesinde mükellefiyet tesis ettirdiğiniz ayrıca geçici adresinizin de ……………Şehri olduğu anlaşılmıştır.
Buna göre yurtdışında sürekli ikamet ettiğinizi belgelendirmeniz ve yurt dışında müstakil iş sahibi olduğunuzu belirten söz konusu belgelerle hudut çıkış kapısında çıkış işlemlerini yapan emniyet görevlisine ibraz etmeniz halinde tarafınızdan harç alınmaması aksi takdirde ise harç ödemeniz gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

5 Kasım 2008 Çarşamba

Asgari Gecim Indirimi Soru-Cevap

ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ İLE İLGİLİ 20 SORU – 20 CEVAP

2008 yılı başından beri uygulanmakta olan asgari geçim indirimi ile ilgili düzenlemelerin uygulamaya yeterince ışık tutmaması, yoruma açık konuların olması nedeniyle, uygulamada yaşanan sorulara cevap bulmak kolay değildir. Dolayısıyla gerek tarafımıza gerekse meslektaşlarımıza yönlendirilen soruların arkası kesilmemiştir.

Bu çalışmada tarafımıza gelen ve en sık sorulan sorular verilen cevaplarla birlikte istifadenize sunulmaktadır. İncelendiğinde anlaşılacağı üzere konu ile ilgili yoruma açık olan noktalar olduğu ortadadır. Yorumlar pek çok meslektaşın ortak görüşlerine göre oluşturulmuştur. Yararlı olması dileğimizle…


SORU-1: Asgari geçim indirimi her ay ödenmek zorunda mı? 3 ayda bir de ödenebilir mi?

CEVAP-1: Asgari geçim indirimi düzenlemelerine göre hesaplanan asgari geçim indirimi miktarı her ay çalışana yansıtılacaktır. 3 ayda bir yansıtılması söz konusu değildir.

SORU-2: Asgari geçim indiriminin maaşlarımıza yansıtılması doğru mudur? Maaşımız örneğin 750,00 YTL ise + 45,00 ytl de asgari geçim indirimi ekleniyor. Bu durumda gelmediğimiz günlerin kesintisi ve ilave mesailerimizin ücretleri 750,00 ytl’den mi görülür yoksa 795 ytl’den mi ve gelmediğimiz günlerde asgari geçim indiriminde düşüş olur mu?

CEVAP-2: Asgari geçim indiriminin maaşlara yansıtılması demekten kastınız maaşınız ile aynı anda almak ise uygulama doğrudur. Ancak gelmediğiniz günlerin kesintisi ve ilave mesaileriniz 750 YTL maaşınız üzerinden hesaplanır. 45 YTL dikkate alınmaz.

SORU-3: Benim maaşımdan 2007 yılı boyunca vergi kesildi. Normalde bu kesilen vergiye ait vergi iadesini almam gerekmiyor mu? Teknokentte çalışıyorum ve gelir vergi kesintisinin olmaması dolayısıyla asgari geçim indiriminden yararlanamıyorum. Çıkan kanun ve benim teknokentte işe başlamam geçen yıla ait vergi iadesini iptal mi ediyor? Çalıştığım şirket ödemese bile bir şekilde bunu benim devletten tahsil etmem gerekiyor çünkü bu benim geçen yıla ait kazanılmışı hakkım kayboldu diye düşünüyorum. Sizce haksız mıyım?

CEVAP-3: Asgari geçim indirimi uygulaması 01.01.2008 tarihinden itibaren geçerlidir. Dolayısıyla 2007’ye ilişkin bir uygulama yapılamayacaktır.

Diğer yandan bildiğiniz üzere 2006 yılı ve öncesi dönemlerde ücret gelirleri elde edenler vergi iadesi alıyorlardı. Ancak bu uygulama 2007 yılının başından itibaren geçerli olacak şekilde kaldırıldı. Durum böyle olunca 2007 yılında vergi iadesi uygulanmadı. Asgari geçim indirimi ise 2008 yılı başından itibaren uygulamaya konulduğu için 2007 yılı açık ifadeyle ücretliler açısından hak kaybına uğranılan bir dönem oldu. Bunu defalarca konunun uzmanları yazılarında dile getirdi. Ancak idare geri adım atmadı. Özetle, şu anki düzenlemeler itibariyle 2007 yılına ilişkin vergi iadesinden yararlanamazsınız.

SORU-4: Merhaba sürekli hangi siteye girersem gireyim hep eş ve çocuklar deniyor, peki boşananların durumu ne olacak? Ben özel şirkette asgari ücretle çalışmaktayım, geçen ay ve bu ay 584 ytl maaş aldım (yemek+yol içinde). Bekâr olan arkadaşlar 606 ytl maaş aldı. Peki sizce bu hak ve adalet mi? Benim bir çocuğum var ve eşimden boşandım 15 senedir de hiç nafaka almadım. Bu konuyla ilgili muhasebeyle görüştüm bana verilen cevap siz nafaka alıyor görünüyorsunuz (boşanma ilamını istemişlerdi) dediler ve çocuk parası alamayacağıma dair görüş bildirdiler. Bu konuda yapabileceğim bir şey var mı?

CEVAP-4: Asgari geçim indirimi uygulamasında bir takım eksiklikler olduğu ve bu durumda olan ya da farklı çok sorun yaşayan çalışanlar olduğu bir gerçektir.

Anladığımız kadarı ile boşanma ilamınızda nafaka alınıyor diye ibare var, bu da muhasebe departmanınca farklı yorumlanmış ve "mademki nafaka alıyor o zaman çocuk için asgari geçim indiriminden yararlanamaz" denilmiş olmalı. Ancak durum öyle değil...

GVK'nun 32. maddesinde asgari geçim indiriminin uygulamasında "çocuk" tabiri, mükellefle birlikte oturan veya mükellef tarafından bakılan (nafaka verilenler, evlat edinilenler ile ana veya babasını kaybetmiş torunlardan mükellefle birlikte oturanlar dâhil) 18 yaşını veya tahsilde olup 25 yaşını doldurmamış çocukları, ifade eder şeklinde lâfzî düzenleme bulunmaktadır.

Bize göre çocuğunuz sizinle kalıyor ve beraber yaşıyorsa asgari geçim indiriminden çocuğunuz için de yararlanabilirsiniz. Dolayısıyla kendiniz için % 50, çocuğunuz için 7,5 olmak üzere toplam % 57,5 oranında indirim hakkınız var.

Nafaka almanız bu durumu etkilemez. Kaldı ki VUK'nun 3. maddesinde işlemlerin gerçek mahiyetlerinin esas olduğu açıklanmıştır. Fiilen nafaka almadığınıza göre işvereninizin ya da muhasebedeki arkadaşların asgari geçim indiriminden kendiniz ve çocuğunuz için faydalanmanız doğrultusunda işlem yapmaları hem asgari geçim indiriminin amacı açısından hem de hakkaniyet açısından daha doğru olacaktır, kanaatindeyiz.

SORU-5: Örneğin çalışan 18.01.2008 tarihinde asgari ücretli olarak işe girdi. Asgari geçim indirimi ile ilgili aile bildirim formu düzenledi. Aile bildirim formunda eşi çalışmayan statüsünde ve çocukları da 18 yaşından büyük ve evliler. Bu bildirime göre çalışanın asgari geçim indirimi oranı % 60 oluyor.

Şimdi aklımıza takılan konuya değinmek istiyorum. Bu çalışan için Ocak ayına ait asgari geçim indirimi hesaplamasında dikkate alınacak matrah nedir? 14 Günlük 283,92 YTL mi dikkate alınacak yoksa Aylık Brüt Asgari ücret mi dikkate alınacak? Personel puantajlarımızı Mikro Programı aracılığıyla hesaplıyoruz. Program hesaplamayı 608,40 üzerinden yapıyor. 283,92 ytl üzerinden yapıldığında çalışanın beyan edilmesi gereken gelir vergisi çıkıyor. Normal Ödeme Bordosunda GV. Sıfır Çıkıyor.

CEVAP-5: Kişinin ay ortasında ya da başında girmesi durumunda AGİ hesaplamaları tama iblağ edilecektir. Kesirler dikkate alınmayacaktır. Diğer deyişle çalışan kişinin AGİ miktarı hesaplanacak, çıkan miktar da hesaplanan vergisinden mahsup edilerek kendisine ödenecektir.

Bu durumda sizin söz konusu personelinizin aylık AGİ miktarı 54,76 YTL’dir. Aldığı ücret ise brüt 283,92 YTL’dir. Bunun üzerinden hesaplanan gelir vergisi 36,20 YTL’dir. Bu da o kişi için hesaplanan AGİ miktarının altında kalmaktadır. Dolayısıyla kişinin yararlanacağı maksimum miktar 36,20 YTL’dir. Geriye kalan artık miktar yani (54,76-36,20=) 18,56 YTL yararlanılamayan ve diğer döneme de devredilemeyen miktar olarak kalacaktır. Dolayısıyla siz 36,20 YTL’yi devlete ödeyeceğinize çalışanınıza ödeyeceksiniz.

Özetle matrah 14 günlük olacak, bunun üzerinden hesaplamalar yapılarak gelir vergisi hesaplanacak, brüt asgari ücret üzerinden hesaplanan AGİ de bundan mahsup edilecek.

SORU-6: Eski işyerimden 03.02.2008 de ayrıldım. 04.02.2008 de başka bir işyerinde çalışmaya başladım. Asgari geçim indirimi formunu eski işyerinde doldurdum. Asgari gecim indirimini eski işyerimden mi yoksa yeni işyerimden mi alacağım?

CEVAP-6: Eski işyeriniz işten çıkış tarihinize kadar olan bölüm için size ücret öderken asgari geçim indirimi miktarını dikkate alarak ödeme yapacaktır. Yeni işyeriniz de aynı şekilde işe giriş tarihinden itibaren hesaplamalara asgari geçim indirimini dâhil ederek ise ödeme yapmaya devam edecektir.

SORU-7: Özel bir şirkette Mali Müşavir olarak çalışmaktayım. Şirketimiz inşaat işlemleri yapmaktadır. Projeli işlemleri firmamız tarafından yapılmaktadır. Bu nedenle işçiler aynı ay içerisinde projeye göre işyeri değiştiriyor. Sorum şu olacak AGİ için tebliğde "kesirli günler tam ay olarak dikkate alınır" deniliyor. Bu durumda işçi "her işyeri değiştirdiğinde kesirli olarak hesaplanan ve tam ay olarak ödenecek" ve bu AGİ dikkate alınırsa işçiye ödenen AGİ tespit edilen sınırları aşacaktır. Bu durumda ne yapabiliriz? Ben işçiden “önceki firmamdan AGİ'den yararlandım bu firmada bu ay için yaralanmak istemiyorum” diye dilekçe aldım. Bu ne kadar geçerli olur. Böyle durumların tespiti nasıl takip edilecek?

CEVAP-7: Asgari geçim indirimi ücretliye yönelik yapılan ve kişinin ücret gelirlerinin tümüne uygulanan bir düzenlemedir. Asgari geçim indirim ile ilgili düzenlemelerde anlattığınız durumla ilgili doğrudan bir açıklama olmamakla beraber uygulamada özellikle inşaat firmalarında farklı projelerde görev alan işçiler için asgari geçim indirimi uygulaması her bir proje için ayrı ayrı hesaplama yapacak şekilde uygulanmamaktadır. Bu durumdaki çalışanlar tek bir işverenden asgari geçim indirimi alıyor gibi kabul edilerek sadece bir proje kapsamında AGİ hesaplaması yapılmakta, diğer projeler için hesaplama yapılmamaktadır.

SORU-8: Eşim rehber öğretmen olarak çalışmaktadır. 1. dereceden özürlüdür ve sakatlık oranı yüzde yüzdür. Eşimin maaşından özürlü olmasından dolayı gelir vergisi kesilmemektedir ancak ek ders ücreti almaktadır ve ücretinden gelir vergisi kesilmektedir.

Bundan önceki dönemlerde ek ders ücreti de vergi matrahına dâhil edilerek vergi iadesi almaktaydı. Şimdi ise ders ücretinden asgari geçim indiriminden faydalanamamaktadır Bulunduğumuz il milli eğitim müdürlüğünün mutemediyle yaptığımız görüşmede AGİ’nin sadece maaşı kapsadığı ek ücretlerin mahsup edilmediğini söyledi. Bu durumda nasıl bir yol izlememiz gerekiyor. İlgili kanun veya yönetmelik varsa bilgilendirirseniz memnun oluruz. Ayrıca 1. dereceden özürlü olan bir çalışanın maaşından gelir vergisi kesilmezken ek dersinden kesilmesi mümkün müdür?

CEVAP-8: Eğer özel bir kanuni düzenleme yoksa, eşiniz için bir ayda ek dersler dâhil olmak üzere toplam alacağı üzerinden bordo düzenlenmesi ve bu bordroya göre vergilendirilmesi gerekir. Örneğin, asgari ücret aldığını bunun yanında da ek ders ücreti aldığını düşünelim.

Bu durumda 1.dereceden özürlü olan eşiniz için hesaplama şu şekilde olacak (çocuklar dikkate alınmadığı varsayımı altında):

Aylık ücret (brüt) 608,40 YTL
Ek ders ücreti toplam (brüt) 350 YTL
2008 yılında Asgari Ücretin Yıllık Brüt Tutarı (608,40x12) 7.300,80 YTL
Mükellefin Asgari Geçim İndirimi Oranı % 50
- Mükellefin kendisi için % 50
Asgari Geçim İndirimine Esas Tutar (7.300,80 x % 50) 3.650,40 YTL
Asgari Geçim İndiriminin Yıllık Tutarı (3.650,40 x% 15) 547,56 YTL
Asgari Geçim İndiriminin Aylık Tutarı (547,56 / 12) 45,63 YTL

Eşinizin ocak ayı için, asgari geçim indirimi mahsup işlemi aşağıdaki şekilde gerçekleştirilecektir.

Aylık Brüt Ücreti (608,40+350) 958,40 YTL
Aylık Tevkifat Matrahı 833,40 YTL
Birinci Derece Sakatlık İndirimi 600,00 YTL
Sakatlık İndirimi Düşüldükten Sonra Kalan Tevkifat (Stopaj) Matrahı 233,40 YTL
Hesaplanan Gelir Vergisi 35,01 YTL
Mahsup Edilebilecek Asgari Geçim İndirimi Tutarı 45,63 YTL
Ödenecek Gelir Vergisi 0,00 YTL
Yararlanılmış A.G.İ. Tutarı 35,01 YTL

Bu ücretlinin gelir vergisi matrahı hesaplanırken sakatlık indirimi de mahsup edilecek, sakatlık indiriminin mahsubundan sonra kalan gelir vergisi matrahı üzerinden hesaplanan gelir vergisi tutarından da yıllık asgari geçim indirimi tutarının 1/12’si olan (547,56 / 12=) 45,63 YTL mahsup edilecektir. Ancak mahsup edilecek tutar, kalan gelir vergisi tutarını aşamayacağından yalnızca 35,01 YTL’lik kısmı ücretliye ödenecek ve kalan 10,62 YTL asgari geçim indirimi farkı diğer dönemlerde de değerlendirilmeyecektir.

Buna göre, işveren mahsup edilen asgari geçim indirimi tutarı kadar yani 35,01 YTL ücretliye daha fazla ödeme yapacaktır.

SORU-9: Anonim şirketimizde yönetim kurulu içinde BAĞ-KUR'lu olan var olmayan var. Örnek yönetim kurulu üyeleri işveren olduğu için bağ-kurlu olmak zorunda diğer kurul üyeleri olmak zorunda değil - denetim kurulu ve murakıplar gibi. Bunlara yönetim kurulu ücret bordrosu düzenlemekteyim. Sadece gelir vergisi ve damga vergi kesiyorum. Acaba AGİ uygulaması da yapacak mıyım?

Ltd.şti. ortakları için ise aldığımız ortaklar kurulu kararı ile 4 ortaklı bir ltd. şti.'in 2 ortağına aylık 1.000,00 ytl maaş ödemekteyim. Ortaklardan biri bağ-kura prim ödemektedir, diğer ödememektedir. Acaba bunlara AGİ hesaplayacak mıyım?

CEVAP-9: Gerek A.Ş. yönetim kurulu üyeleri gerekse limited şirket ortaklarının Bağ-Kur’lu olup olmamaları ile AGİ’nden yararlanmaları arasında bir bağlantı bulunmamakla beraber, siz huzur hakkı vb adlar altında ortaklara ödeme yapsanız da bunlar ücret olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla aynen yaptığınız gibi bordro düzenlenmekte ve stopaj yapılmaktadır. Dolayısıyla bu kişilerin de AGİ’nden yararlanmaları gerekmektedir.

SORU-10: Aile durumu ile ilgili herhangi bir bildirim yapmayan kişi için en azından sadece kendisi için indirim yapmak zorunluluğu var mıdır?

CEVAP-10: Aile durum bildirimi vermeyen ücretli hakkında minimum düzeyden hesaplanma yoluna gidilmesi, ileride yaşanabilecek eleştirileri bertaraf etmek açısından yerinde olabilir. Dolayısıyla bu bildirimi yerine getirmeyen çalışan, bekar statüsünde ve bakmakla yükümlü olduğu kimse yokmuş gibi kabul edilerek hakkında AGİ hesaplanabilir.

Ancak bizim düşüncemiz farklıdır. Asgari geçim indirimi uygulamasında çalışanların yapmakla yükümlü olduğu en önemli işlem “aile durum bildirimi”ni doldurmak ve işverenine teslim etmektir. Bunu yerine getirmeyen çalışanınız bu haktan yararlanmayı istemediğini kabul etmiş sayılır, kanaatindeyiz. Kaldı ki bildirim yapılmadığı için sizin de asgari geçim indirimi miktarını doğru hesaplamanız söz konusu olmayacak ve varsayıma dayanacaktır. Bu da sağlıklı bir uygulama olmayacaktır. Dolayısıyla bildirim yapmayan çalışanınız için asgari geçim indirimi hesaplaması yapılmaması yerinde olur. Bu konuda çalışanlarınızı uyarmanızda da fayda vardır.

SORU-11: Emekli bir çalışan Ocak/2008 de 14 gün çalışmış ve günlük ücreti 26 lira brüt. Aylık 364 YTL oluyor. Benim yaptığım hesap sizce doğru mu? (eşi çalışmıyor 1 çocuğu var). (%67,5).

Bildirge matrahı ( 26YTL x 14 gün) 364 YTL
SSK Kesintisi (364 x 0,75) 27,30 YTL
Vergi matrahı 336,70 YTL
Gelir Vergisi 50,50 YTL
Damga Vergisi 2,18 YTL
Asgari Geçim İndirimi Hesaplanması:
608,40x12=7.300,80x67,5= 4.928,04
4.928,04 x 0,15 =739,21 Yıllık A.G.İ)
739.21 /12 : 61,60 Aylık A.G.İ

Asgari Geçim indirimi gelir vergisinden fazla olamayacağı için çalışanın gelir vergisinden ancak 50,50 YTL kadar mahsup edilecektir.

Benim tereddütüm emekli çalışanlar (SGDP) için tebliğler dahil hiç bir örnek verilmemiş olmasıdır.

CEVAP-11: Hesaplamanız doğrudur. AGİ 61.60 YTL çıkmasına karşın ödenecek vergi 50,50 olduğundan, maksimum 50,50 YTL indirime konu olacaktır. Arta kalan miktar hesaplamalarda dikkate alınmayacaktır.

SORU-12: Bazı görüşlere göre gelir vergisi mükellefi olan ve gelir elde eşin çalışan kabul edileceğini ve A.G.İ. nden yararlanamaması gerektiği ifade edilmektedir. Dayanak olarak da GVK 32.maddeyi gösterilmektedir. Ancak konuyla ilgili tebliğde çalışan ve herhangi bir geliri olmayan eş kavramına açıklık getirilmiş ve özellikle vurgulanarak tanımlanmıştır. Kısaca ücretli çalışanlar dışındakiler çalışmayan ve geliri olmayan eş olarak kabul edilmiştir. Anlatımı ve ifadeyi tersten kurdukları için anlaşılması oldukça güç ve karmaşıktır. Mantıksal izahını bulamadığım bu düzenlemeye göre ücret geliri dışında gelir elde edenler neden çalışmayan kabul ediliyor?

CEVAP-12: Asgari geçim indirimi uygulamasında “çalışan eş” konusunun uygulamada türlü yorumlara neden olduğu çok açıktır. Tüm yorumların arkasında bize göre idarenin hatalı olarak düzenlediği, kanun metnini daraltan bir yorum yaparak yayınlamış olduğu tebliğ bulunmaktadır.

32. maddede bildiğiniz üzere eş için % 10 oranında indirimden yararlanılması iki şarta bağlanmıştır. Birbirini tamamlayan bu iki şart “çalışmama” ve “herhangi bir geliri olmama”dır. Bu açıdan bakıldığında hiç kimse şunu iddia edemez:”Ücret geliri elde eden eş çalışan eştir, ama ticari kazanç, serbest meslek kazancı, GMSİ elde eden eş çalışmayan eştir”. Bu ifadeyi kullanırsanız mükellefler arasında inanılmaz bir eşitsizlik yaratırsınız ki bunun ne kanunun amacı ile ne hukukun genel ilkeleri bağdaşması mümkün değildir. Ancak ne yazık ki uygulama ters şekilde devam etmektedir.

Önceleri özelge bazında görüşünü belirten idare daha sonra 265 Seri No’lu GVK Genel Tebliğindeki düzenlemeyle ücretli çalışanlar dışındakileri çalışmayan ve geliri olmayan eş olarak kabul etmiş ve 32. maddedeki ifadeyi kanaatimizce bertaraf etmiştir.

Hukuki olarak kanun her zaman için tebliğden daha üst konumdadır ve tebliğ ile kanun arasında bir uyuşmazlık varsa kanun maddesi önceliklidir.

Tebliğ, ücret dışında ne gelir elde ederse etsin, o eş için “çalışmayan eştir” diyor. Kanun aksini söylüyor. Uygulamacılar cezai işlemle karşılaşmamak adına idarenin isteği doğrultusunda hareket etmektedir. Düzenlemenin ilerleyen zamanlarda bu açıdan iptal edilmesi büyük bir olasılıktır.

SORU-13: 18 yaşından küçük çalışan çocuk veya 25 yaşından küçük okuyan ve çalışan çocuk için AGİ 'den, çocuk kendisi çalıştığı yerden mi yararlanacak, yoksa çalışan velisi mi beyan edecek?

CEVAP-13: 18 yaşından küçük olmasına rağmen çalışan çocuk için anne veya babası AGİ den yararlanamaz. Diğer deyişle anne ve baba bu konumdaki çocuk için AGİ oranlarından faydalanamaz. Aynı konu 25 yaşından küçük ama çalışan kişi için de geçerlidir. Çünkü bunlar ayrı bir gelir sahibi kişiler olarak ücretli konumundadırlar. Bunlar bizatihi kendileri AGİ den yararlanacaktır.

SORU-14: Hem ücretli çalışan olup hem de bir şirketi olan veya bir şirkete ortak olan ya da çalışıyor göründüğü şirkete ortak olan bir kişi için asgari geçim indirimi uygulamamız mümkün müdür?

CEVAP-14: Mümkündür, söz konusu ücret üzerinden AGİ hesaplamanızda bir sakınca bulunmamaktadır.

SORU-15: Ben çalışan bir bayanım 0-6 yaş arası 2 çocuğumun sağlık karnesi benim üzerimdedir. Eşim çalışmıyor ve bir geliri yok. Ocak ayı bordromda AGİ 45.63 ytl olarak hesaplanmıştır. Mali müşavirimiz bayanlar eş ve çocuk indiriminden yararlanamaz diyor. Bana bir yol gösterirseniz memnun olurum.

CEVAP-15: Eşiniz çalışmıyor ve herhangi bir geliri yoksa, iki çocuğunuz da sizin üzerinizden sosyal güvenlikten yararlandırılıyorsa,

Bu durumda hem eşiniz hem de çocuklarınız için asgari geçim indiriminde dikkate alınan oranlardan yararlanabilirsiniz. Daha açık bir ifadeyle, eşiniz ve çocuklarınız için de indirimlerden yararlanabilirsiniz.

O zaman da sizin hakkınız 45,63 YTL değil, 68,45 YTL olacaktır. Arada 20 YTL’den fazla fark bulunmaktadır. Bayan olmanızın bu haktan mahrum olmak ya da olmamak ile alakası bulunmamaktadır. Konuyu tekrar görüşmenizde fayda var.

SORU-16: Ben özel bir okulda öğretmen olarak çalışmaktayım. Kurum 7-8 ay asgari geçim indirimi ödemesi yaptıktan sonra ödemeleri kesti ve bunun sebebi olarak ilimizin teşvik kapsamındaki iller arasında olduğu, böyle bir kesintinin kendiler tarafından değil de vergi dairesinin yönetmelikleri gereğince kesildiği yönünde kimsenin anlayamayacağı karışık bazı açıklamalar yaptı. Bu konuda bizleri bilgilendirirseniz benim dışımda 30 öğretmen bu konuda aydınlanacaktır. İlginiz için teşekkür ederim.

CEVAP-16: Teşvikli illerde 2008 yılının ilk yarısı boyunca AGİ ödemelerinde sorunlar yaşanıyordu. İşverenlerin bir kısmı ödeme yaparken bir kısmı ödeme yapmıyor ve teşvikli oldukları için kaçınıyorlardı. Ancak durum Maliye Bakanlığı'nın bir tebliği ile çözüme kavuşmuştur.

5766 Sayılı Kanun’un 8. maddesi ile GVK’na eklenen geçici madde 73’e göre 29/1/2004 tarihli ve 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi kapsamında gelir vergisi stopajı teşviki uygulanan ücretlerin vergilendirilmesinde, öncelikle Kanunun 32 nci maddesinde yer alan asgari geçim indirimi dikkate alınır. Bu madde hükümlerinin uygulanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

Bu düzenleme ile teşvikli bölgelerde asgari geçim indirimi uygulanacak mı uygulanmayacak mı tartışmalarına son verilmiş bulunmaktadır. 267 Seri Nolu Gelir Vergisi Kanunu Genel Tebliği uyarınca (24.06.2008 tarihinde yürürlüğe girdi) asgari geçim indirimi tutarı, yapılan düzenleme uyarınca ücret üzerinden hesaplanan gelir vergisinden öncelikle mahsup edilecektir. Asgari geçim indirimi mahsubu yapıldıktan sonra kalan gelir vergisi tutarı işveren tarafından terkin edilecek tutar olacaktır.

Ancak, terkin edilecek tutar, 5084 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi uyarınca asgari ücret üzerinden hesaplanan gelir vergisi tutarından fazla olamayacağından asgari ücret üzerinden hesaplanan tutardan asgari geçim indiriminin mahsup edilmesi sonucu kalan tutar terkine konu edilecektir.

SORU-17: Farklı işyerlerinde çalışarak iki veya daha fazla AGİ ödemesi alınabilir mi? Bu soruyu iş hekimi için düşünebilirsiniz.

CEVAP-17: AGİ ödemesi ücretlilere yönelik şahsi bir haktır. Her bir işyeri bazında değerlendirilen bir uygulama değildir. Bu bağlamda birden fazla işverenden ücret almanız durumunda yalnız bir ücretinizde AGİ hesaplanması gerekmektedir.

SORU-18: 2.5 yıldır özel bir firmada çalışmaktayım. 31 ağustos tarihinde işyerimden ayrılacağım. Bu durumda yıl sonuna kadar almam gereken asgari geçim indirimini toplu alabilir miyim?

CEVAP-18: Asgari geçim indirimini işten çıkmanız nedeniyle toplu olarak almanız mümkün değildir. Çünkü asgari geçim indirimi ay bazında hesaplanan ve aylık olarak hak edilen ücretin vergisinden düşülmektedir. Önümüzdeki aylara ilişkin asgari geçim indiriminizi yeni işinize başladığınızda yeni işyerinizden almaya devam edeceksiniz. Diğer deyişle Eylülde işe başladığınızı varsayarsak Eylül maaşınızı size öderlerken asgari geçim indirimini de ödeyecekler. Dolayısıyla bu açıdan bir kayıp içinde olduğunuzu düşünmeyiniz.

SORU-19: Bizler 657 sayılı Kanunun 4-c maddesine istinaden geçici olarak çalışanlarız. 1 Temmuz 2008 itibariyle bizlere çıkış verildi. Temmuz maaşımızda yarımda olsa Asgari geçim indirimi alacağımızı ümit ediyorduk fakat çalıştığımız kurum alamayacağımızı söylüyor. Kıst yevmiye yapılarak bizlere 15 günlük ödenmesi gerekmez mi?

CEVAP-19: Temmuz ayı için size maaş ödendi ise asgari geçim indiriminin de hesaplara dahil edilmesi, yani size ödenmesi gerekir. Size ödenen ücretlerde ister Haziran ister Temmuz maaşı olsun, ay bazında asgari geçim indiriminin hesaplanması ve sizlere yansıtılması gerekir.

SORU-20: AGİ uygulamasında Anne, Baba bildiğim kadarıyla ve de araştırdığım kadarıyla dahil değil. Ama piyasada bazı meslektaşlarımız bu konuda sağlık karnesi uygulamasında geçerli olan Anne-Babaya bakma olayına binaen AGİ de dahil ederek işlem yapmaktadırlar. Bu uygulama doğru olur mu?

CEVAP-20: GVK’nun 32. maddesi açıktır. Eş ve çocuklar dışında anne ve baba veya başka biri AGİ uygulamasında dikkate alınamamaktadır. 265 nolu GV K de bu durumla ilgili farklı bir açıklama yoktur. Kaldı ki olsaydı da kanuna aykırı olurdu. Çünkü AGİ uygulaması ücretlinin öncelikle kendisi, sonra çalışmayan ve geliri olmayan eşi, nihayetinde de bakmakla yükümlü olduğu 18 yaşın altındaki çocukları (tahsilde ise 25) için dikkate alınarak hesaplanacaktır. Ücretlilerin bakmakla yükümlü olsa da anne veya babası için ekstra bir AGİ indirim oranında faydalanması mümkün değildir. Zaten buna yönelik bir indirim oranı da yoktur. Özetle bu şekilde olaya yaklaşan meslek mensupları muhtemelen hatalı yorumlar nedeniyle yanlış uygulamalar yapmaktadırlar. Dikkate almamakta fayda bulunmaktadır.

4 Kasım 2008 Salı

Fiat Doblo Arac Aliminda Odenen KDV indirimi

T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
(Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü)
TARİH : 17.07.2008
SAYI : KDV.MUK.B.07.1.GİB.4.34.17.01.30.6288
KONU : Fiat Doblo araç alımında ödenen KDV’nin indirim konusu yapılıp yapılamayacağı.

.................................



........................ hakkında ilgide kayıtlı yazınızla ilgili olarak Bakanlık Makamından alınan ........................ tarih ve ........................ sayılı yazıda;

“Katma Değer Vergisi Kanununun 30/b maddesinde faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere işletmelere ait binek otomobillerinin alış vesikalarında gösterilen katma değer vergisinin mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan indirilemeyeceği hükme bağlanmıştır.

Konu ile ilgili olarak 27/07/2005 tarih ve 25888 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve yayımı tarihinde yürürlüğe giren 8 seri nolu Gümrük Genel Tebliğinde (Tarife Sınırlandırma Kararları) 87.03 G.T.İ.P numarasında yer alan eşyaların tanımlanması yapılmıştır.

Buna göre, 21/07/2005 tarihinden itibaren yürürlüğe giren bu tebliğ ekindeki tarife sınırlandırma kararı uyarınca, 2008 model Fiat Doblo 1,3 Combi yandan camlı çift sıra koltuklu kamyonet 87.03 G.T.İ.P numarasında yer alan binek otomobil niteliğine haiz olduğundan alış vesikalarında gösterilen katma değer vergisinin mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden indirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, Vergi Usul Kanununun 320 nci maddesinin ikinci fıkrasında "Faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları binek otomobilleri hariç olmak üzere, işletmelere ait binek otomobillerinin aktife girdiği hesap dönemi için ay kesri tam ay sayılmak suretiyle kalan ay süresi kadar amortisman ayrılır. Amortisman ayrılmayan süreye isabet eden bakiye değer, itfa süresinin son yılında tamamen yok edilir." hükümleri yer almaktadır.

Yukarıda ki açıklamalar çerçevesinde; 2008 model Fiat Doblo 1,3 Combi yandan camlı çift sıra koltuklu kamyonetin binek otomobil olarak kabul edilmesi sebebiyle, bu otomobilin aktife girdiği hesap dönemi için ay kesri tam ay sayılmak suretiyle kalan ay süresi kadar kist amortisman ayrılması, amortisman ayrılmayan süreye isabet eden bakiye değerin, itfa süresinin son yılında tamamen yok edilmesi gerekmektedir.”denilmektedir.

Bilgi edinilmesini ve müracaat sahibine de gerekli duyurunun yapılması hususunda gereğini rica ederim.


Başkan a.

Grup Müdür V.

9 Temmuz 2008 Çarşamba

evlilik nedeniyle bayanlarda kidem tazminatı

4857 Sayılı İş Kanunu'nun 120 ve geçici 6. maddesi gereği "Kıdem tazminatı için bir kıdem tazminatı fonu kurulur. Kıdem tazminatı fonuna ilişkin Kanunun yürürlüğe gireceği tarihe kadar işçilerin kıdemleri için 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesi hükümlerine göre kıdem tazminatı hakları saklıdır".



Kadın işçiler evlendiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde iş sözleşmesini kendi arzuları ile sona erdirebilirler. İşe başladığı tarihten itibaren iş sözleşmesinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence kadın işçilere 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenir.



1475 Sayılı İş Kanunu'nun, 14. maddesi, kıdem tazminatına hak kazanma koşullarını belirtmiştir. 14. madde hükmüne göre " ...kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile sona erdirmesi... hallerinde işçinin işe başladığı tarihten itibaren iş sözleşmesinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler için aynı oran üze­rinden ödeme yapılır".



Uygulamada, ülkemizde kadın işçilerin evlilik nedeniyle işi bıraktıkları, kıdem tazminatına hak kazanmalarına rağmen, işverenlerinden talep etmedikleri, işverenlerin de durumu "istifa" şeklinde yorumladıkları görülmektedir.



Kadın İşçilerin yoğun olduğu özellikle tekstil ve gıda vb. sektörlerde yapılan denetimlerde kadın işçilerin bu husustan haberdar olmadıkları gözlenmektedir.



Kadın İşçi Evlilik Nedeniyle İş sözleşmesini Ne Zaman Sona Erdirebilecektir?



İş Kanunu'nun 14. maddesindeki hüküm 'kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile sona erdirmesi' şeklindedir. Yasal düzenlemeden anlaşılacağı üzere iş sözleşmesini sona erdirebileceği süre evlilik tarihini takip eden 20. günde olabilir, 1 yıllık sürenin dolmasına 20 gün kala da olabilir. Bilindiği üzere işçilerin (kadın-erkek işçi ayrımı olmadan) evlenmelerde üç güne kadar izin hakları vardır ve bugünler iş Kanunu'nda çalışılmış gibi kabul edilir[1].



Eşinden (Kocasından) Boşanarak Çok Kısa Bir Süre Sonra Boşandığı Eşiyle (Kocasıyla) Evlenen Kadın İşçi Kıdem Tazminatına Hak Kazanır mı?



Kocasından boşanarak çok kısa bir süre sonra boşandığı kocasıyla tekrar evlenen kadın işçinin kıdem tazminatı alması, hakkın kötüye kullanılmasıdır. Böyle bir durumda işverenin ödeme yapması gerekmez. Ödeme yapıldı ise ödediği miktarı işveren geri isteyebilir.



Evlenme Nedeniyle Kıdem Tazminatı Alarak İşten Ayrılan Kadın İşçi Daha Sonraki Dönemlerde Başka İş yerlerinde Çalışabilir mi?



Evlenme nedeniyle kıdem tazminatı alarak işten ayrılan kadın işçinin daha sonraki dönemlerde çalışma hakkını kaybettiğinden söz edilemez. Önceki işinden ayrıldıktan hemen sonra, daha kolaylıkla yürütebileceği yeni bir iş bularak çalışmasını da sürdürebilir.



İşverenliğe Müracaat Şartı



Evlilik nedeniyle iş sözleşmesini sona erdirmek isteyen kadın işçinin evlilik tarihini takip eden 1 yıl içinde, işverenliğe dilekçe ve ekinde evlenme cüzdan fotokopisini içerecek şekilde müracaat ederek, kıdem tazminatı talep etmesi gerekir. Bilindiği üzere kıdem tazminatının ödenmesi için iş sözleşmesinin son bulduğu tarihte, kıdem tazminatının ödenmesi şartlarından biri olan çalışılmış sürelerin toplam 1 yılı doldurmuş olması gerekir. Aksi halde kıdem tazminatı ödenmez. Örneğin; 01.01.2004 tarihinde işe giren, 01.07.2005 tarihinde evlenen kadın işçi 30.06.2006 tarihine kadar kıdem tazminatını alarak işten ayrılabilecektir.



Kıdem Tazminat Hesabı



Örneğin; 01.01.2004 tarihinde işe giren ve 01.02.2006 tarihinde evlilik gerekçesiyle işi bırakan aylık 750 YTL brüt ücret üzerinden maaş alan kadın işçinin toplam hizmet süresi 2 yıl 1 aydır.



Aylık Brüt Ücret x 2 yıl = 750 x 2 = 1.500 YTL

Aylık Brüt Ücret :(12) x 1 ay= 750:12=62,50 x1 = 62,50 YTL

Toplam Kıdem Ücreti (Brüt) : 1.500 + 62,50= 1.562,50 YTL

1.562,50 x 0,006 = 9,38 YTL[2]

Net Ödeme : 1.562,50-9,38 =1.553,12 YTL

Kadın işçiye; 1.553,12 YTL kıdem tazminatı ödenecektir.




İşverenlikçe Ödeme Yapılmaması Durumunda Kadın İşçilerin Hakları



Evlenen kadın işçiye müracaatı halinde kıdem tazminatını ödemeyen işveren hakkında kadın işçiler doğrudan İş Mahkemesine müracaat edebilecekleri gibi, idari yönden incelenmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına veya Bölge Müdürlüklerine şikayette bulunabilirler.



Sonuç



Ülke gerçeklerine uygun çalışma yaşamının en iyi düzenlemelerinden biri olan, 1475 Sayılı iş Kanunu'nun 14. maddesinde belirtilen; 'kadın işçinin evlendiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde kendi arzusu ile iş sözleşmesini sona erdirmesi halinde kıdem tazminatına hak kazanacağı' hükmünün tüm çalışan kadın işçiler tarafın­dan bilinmesi hak kayıplarının önlenmesi açısından önemlidir.

17 Haziran 2008 Salı

ikametgahin isyeri olarak kullanilmasi mukteza

İkametgahın işyeri olarak kullanılması
Kişi Oturduğu Konutu, yani ikametgahını aynı zamanda işyeri olarak kullanması durumunda, bu işyerinin genel giderlerinin, gider yazılıp yazılmayacağı hususnu açıklayan bir mükteza


MALİYE BAKANLIĞI MUKTEZASI

Gelir İdaresi Başkanlığı


Tarih : 27.04.2007
Sayı : B.07.1.GİB.0.40/4038-38550
Konusu : İkametgah olarak kullanılan konutunu aynı zamanda işyeri olarak kullanan ticari kazanç sahibi mükelleflerin, hem işyeri hem ikametgah olarak kullanılan yere ait ticari kazancın elde edilmesiyle ilgisi bulunan giderlerini, faaliyette bulunulan işe ait olduğu ve işle ilgili olarak kullanıldığını ispat etmeleri halinde ticari kazancın tespitinde gider olarak indirebilecekleri Hk.
Muktezanın Özeti: İlgide kayıtlı yazınız ekinde alınan, ..... Odasına hitaben verilen 07/02/2007 tarihli ve B.07.1.GİB.4.38.15.01/GV-20-342/322 sayılı Özelge incelenmiş olup, aşağıdaki açıklamaların yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.
Bilindiği üzere, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37’nci maddesinde: “Her türlü ticari ve sınai faaliyetten doğan kazançlar ticari kazançtır.” hükmüne yer verilmiştir.
Yine aynı Kanunun 40’ıncı maddesinde safi kazancın tespitinde indirilecek giderler bentler halinde sayılmış olup, anılan maddenin 1 numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılması gerektiği hüküm altına alınmıştır.
Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilebilmesi için yapılan genel giderlerin matrahtan indirilebilmesi için giderle kazancın elde edilmesi ve idamesi arasında illiyet bağının bulunması, giderin keyfi olmaması, yani kazancın elde edilmesi için mecburi olarak yapılması, yapılan gider karşılığında gayrimaddi bir kıymet iktisap edilmemiş olması gerekir.
Ayrıca, bu giderlerin tevsik edici belgelere dayanması (fatura, fatura yerine geçen vesikalar gibi) ve yasal kayıtlarda izlenmesi gerekmektedir.
Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 156’ncı maddesinde işyeri: “Ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette işyeri; mağaza, yazıhane, idarehane, muayenehane, imalathane, şube, depo, otel, kahvehane, eğlence ve spor yerleri, tarla, bağ, bahçe, çiftlik, hayvancılık tesisleri, dalyan ve voli mahalleri, madenler, taş ocakları, inşaat şantiyeleri, vapur büfeleri gibi ticari, sınai, zirai veya mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yerdir.” şeklinde açıklanmıştır.
Bu nedenle, ikametgah olarak kullanılan konutunu aynı zamanda işyeri olarak kullanan ticari kazanç sahibi mükellefler, hem işyeri hem ikametgah olarak kullanılan yere ait ticari kazancın elde edilmesiyle ilgisi bulunan giderlerini, faaliyette bulunulan işe ait olduğu ve işle ilgili olarak kullanıldığını ispat etmeleri halinde ticari kazancın tespitinde gider olarak indirebileceklerdir.
Bilgi edinilmesini, söz konusu Özelgenin yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi ve adı geçene de bilgi verilmesini rica ederim.

10 Haziran 2008 Salı

yurt disi reklamasyon faturasi gider yazilmasi

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü





Sayı : B.07.1.GİB.4.34.16.01/KVK-14-7051
Konu : Dış alıcının firmaya kestiği geçmiş hesap dönemlerine ait reklamasyon
faturasının indirim konusu yapılıp yapılmayacağı hk.


…………………… GRUP MÜDÜRLÜĞÜNE



İlgi : …….04/2006 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.19.02/VUK-1/12141-…….. sayılı yazınız.





Başkanlığımız ……..Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün ………… vergi kimlik numaralı mükellefi …………….. Ltd.Şti. tarafından Müdürlüğünüze verilen ……../04/2006 tarihli dilekçede Müdürlüğümüzü ilgilendiren hususlar aşağıda açıklanmaktadır.



Bilindiği gibi, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinde, “Kurumlar Vergisi birinci maddede yazılı mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanır. Safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümleri uygulanır.....” hükmü yer almıştır.



Öte yandan, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazancın tarifinin yapıldığı 37.maddesinde her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu hükme bağlanmıştır.



Aynı Kanunun bilanço esasında ticari kazancın tespiti ile ilgili 38.maddesinde de,



“Bilanço esasına göre ticari kazanç teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce;



1- İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir.

2- İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.



Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında Vergi Usul Kanunu’nun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41.maddeleri hükümlerine uyulur.” hükmü yer almaktadır.



Bu hüküm gereğince safi kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 14.maddesi ile Gelir Vergisi Kanunu’nu 40.maddesindeki giderler, hasılattan indirim konusu yapılmaktadır.



Diğer taraftan, dönemsellik ilkesinin doğal sonucu olarak; bir giderin, belli bir döneme ilişkin safi kurum kazancının belirlenmesinde menfi unsur olarak dikkate alınabilmesi için, bu giderin söz konusu döneme ait olması gerekir. Bir gider unsuru, geçmiş dönemlere veya gelecek dönemlere ait ise, tahakkukun hangi dönemde olduğuna veya olacağına bakılmaksızın, söz konusu giderin dönemsellik ilkesi gereği ilgili bulunduğu dönemde dikkate alınması gerekir.



Buna göre, kurum kazancı, ticari kazanç niteliği taşıdığından ve ticari kazanç gibi tespit edildiğinden elde etme yönünden tahakkuk esası geçerlidir. Tahakkuk ise gelirin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmesini ifade eder. Bunun için geliri doğuran işlemin tekemmül etmesi gereklidir. Ticari faaliyet içerisinde satılan mal veya yapılan bir hizmet bedeli taraflarca belirlenip fatura kesildiğinde gelir veya gider tahakkuk etmiş kabul edilir.



Bu hüküm ve açıklamalara göre, adı geçen mükellefe dış firma tarafından 13/07/2004 tarihinde düzenlenen reklamasyon faturasının tahakkuk tarihi (fatura düzenlendiği tarih) itibariyle gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınması olanaklı olup, kapanan hesap dönemlerine ilişkin harcama belgelerinin takip eden hesap dönem veya dönemlerinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınması mümkün olmadığı gibi, kanunen kabul edilmeyen gider olarak kayıtlara alınması gerekir.



Bilgi edinilmesini arz ederim.



Başkan a.
Grup Müdür V.






T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
Antalya Defterdarlığı
Vasıtasız Vergiler Gelir Müdürlüğü

Sayı: B.07.4.DEF.0.34.11.GVK-40

Konu: Yurtdışındaki firmadan alınan
reklamasyon faturasının giderleştirilmesi hk.



KATMA DEĞER VERGİSİ GELİR
MÜDÜRLÜĞÜNE

İLGİ: 30.04.2001 tarih ve 25-23690/1800 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ekindeki ............... ................ ............. Şirketi tarafından verilen Bila tarihli dilekçede bahsedilen Müdüriyetimizle ilgili hususlar aşağıda açıklanmıştır.

5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinde; safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı yer almaktadır.

Öte yandan, bu hüküm uyarınca tespit edilecek kurum kazancından Kanunun 14. maddesi ile Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinde yer alan gider indirilecektir.

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 38. maddesinde; “Bilanço esasına göre ticari kazanç teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır.” denilmiş, Vergi Usul Kanunu’nun 192. maddesinin dördüncü fıkrasında ise; Aktif toplamıyla borçlar arasındaki farkın, müteşebbisin işletmeye mevzuu varlığını (öz sermayeyi) teşkil edeceği belirtilmiş, ayrıca bilanço esasına göre ticari kazancın tespitinde tahsil değil tahakkuk esasının geçerli olduğu hükme bağlanmıştır.

Diğer taraftan, yazınız ekindeki mükellef dilekçesinin incelenmesinden, yurtdışına yapılan giysi ihracatında, giysilerin bazılarının hatalı ve istenildiği gibi çıkmadığından eksik ödeme yapıldığı ve bu eksik ödeme karşılığında da reklamasyon gideri olarak gösterilerek fatura edildiği belirtilmektedir.

Bu itibarla, söz konusu mükellefin yurt dışındaki alıcı firmaya yaptığı ihracata ilişkin olarak düzenlenen faturanın tutarı tahakkuk ettiği tutar üzerinden kayıtlarda hasılat olarak gösterilmesi gerekir.

Dolayısıyla, ihracat bedelinin bir kısmının tahsil edilememesi durumunda tahsil edilemeyen bu kısmın Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde şüpheli alacağa dönüşmesi halinde, bu miktar için şirketin karşılık ayırması mümkündür.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

5 Haziran 2008 Perşembe

383 SIRA NOLU VERGI USUL KANUNU GENEL TEBLIGI

Resmi Gazete No 26896
Resmi Gazete Tarihi 04/06/2008
Kapsam

Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği

(Sıra No: 383)



213 sayılı Vergi Usul Kanununun[1] Mükerrer 257 nci maddesinin (6) numaralı bendinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden, 370 Sıra Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği[2] ile, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa[3] göre trafik tescil kuruluşlarınca kayıt ve tescil zorunluluğu bulunan motorlu kara taşıtlarına, taşıtın plaka bilgisinin pompalara bağlı ödeme kaydedici cihazlara otomatik olarak kaydedilmesini sağlamak üzere birer "Taşıt Kimlik Birimi" takılması; akaryakıt istasyonlarına da, pompaların ve ödeme kaydedici cihazların bu birimlerle iletişimi sağlayacak cihazlarla teçhiz edilmesi ve kullanılması zorunluluğu getirilmiştir. Söz konusu Tebliğde belirtilen Taşıt Kimlik Birimi Sistemi'nin teknik özelliklerine ilişkin belirlemeler, Tebliğdeki bazı hususların uygulanmasına ilişkin açıklamalar ve akaryakıt istasyonlarına, pompalardan yapılan satışlara ilişkin bilgilerin Bakanlığımız Gelir İdaresi Başkanlığına aktarılması yönünde zorunluluk getirilmesi bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.

A- Taşıt Kimlik Birimi Sisteminde Yer Alan Unsurlar ve Teknik Özellikleri

1. Taşıt Kimlik Birimi Sisteminin Unsurları

Taşıt Kimlik Birimi Sistemi, iki ana unsurdan oluşmaktadır;

a. Karayolları Trafik Kanununa göre trafik tescil kuruluşlarınca kayıt ve tescil zorunluluğu bulunan motorlu kara taşıtlarına monte edilen, taşıta ait plaka numarası vb. bilgileri hafızasında muhafaza eden "Taşıt Kimlik Birimi" ve
b. Taşıt kimlik biriminde yer alan bilgilerin, akaryakıt istasyonlarındaki pompalara bağlı ödeme kaydedici cihazlara aktarılmasını sağlayan cihazlar. Bu cihazlar, akaryakıt alımı sırasında taşıt kimlik birimindeki bilgileri güvenli bir şekilde okuyarak pompalara bağlı ödeme kaydedici cihazlara doğrudan ve otomatik olarak iletilmesini sağlayan "Taşınabilir Aktarım Birimi" ve ödeme kaydedici cihazlar üzerinde yer alan "Taşıt Kimlik Arayüzü"dür (taşıt kimlik birimi sisteminin bu ana unsuru, "akaryakıt istasyonlarına kurulacak teçhizat" olarak anılacaktır).
Bakanlığımızdan onay almış firmaların yetkili servislerince, bilgilerin güvenli bir şekilde taşıt kimlik birimine programlanarak devreye alınmasını sağlayan "Etkinleştirme Noktaları", sistemin uygulanması bakımından tamamlayıcı unsurudur.

2. Taşıt Kimlik Birimi Sistemini Oluşturan Unsurların Teknik Özellikleri

Taşıt kimlik birimi sistemi, akaryakıt alımı sırasında taşınabilir aktarım biriminin, taşıt kimlik birimine yaklaştırılmasıyla çalışmaya başlayacak ve taşıt kimlik biriminde yer alan bilgiler, taşınabilir aktarım birimi aracılığıyla kablosuz iletişim yoluyla güvenli bir şekilde, otomatik olarak ödeme kaydedici cihazlara aktarılacaktır.

Sistemin bu şekilde çalışmasını sağlamak üzere, sistemin bütününü oluşturan unsurların aşağıda belirtilen teknik özellikleri taşıması gerekmektedir.

2.1. Taşıt Kimlik Biriminin Teknik Özellikleri

Sistemin unsurlarından olan ve Tebliğde özellikleri açıklanmış bulunan taşıt kimlik birimi, aşağıda belirtilen üç temel bileşenden oluşacaktır:

a. Tümdevre
b. Anten
c. Taşıyıcı
2.1.1. Tümdevrede Bulunması Gereken Özellikler

a. Elektriksel Özellikler

i. İçinde en az 16-bitlik mimaride bir mikroişlemci bulunacaktır.
ii. Çalışma frekansı 13,56 MHz olacaktır.
iii. Tüm donanımsal özellikleri tek bir yapıda bulunduracaktır.
iv. ISO 14443 ve 15693 standartlarına uyumlu olacaktır.
b. İşletim Sistemi Özellikleri

i. ISO 7816-4 komut yapısına uyumlu işletim sistemine sahip olacaktır.
ii. Taşıt kimlik birimi sisteminin işlevsel özelliklerini sağlayacaktır.
iii. Çoklu uygulamaları çalıştırabilir özellikte olacaktır.
iv. Adanmış dosya yapısı (DF) desteği bulunacaktır.
v. Salt okunur bellekte (ROM) yer alacaktır.
c. Güvenlik Donanımı

i. Donanımsal olarak yapılmış "Rastgele Sayı Üreteci" bulunduracaktır.
ii. En az 3-DES şifreleme yapacak donanımsal düzen bulunduracaktır.
d. Donanımsal Güvenlik Özellikleri

i. Kendine özgü (eşsiz) kimlik numarası (UID) içerecektir.
ii. Veri şifreleme ve adres karıştırma özelliği bulunduracaktır.
iii. Yan kanallardan yapılabilecek müdahalelere karşı donanımsal ve yazılımsal koruma bulunacaktır.
iv. Güç hattındaki değişikliklerden etkilenmeyecektir ve bu durumlarda belleğe yazma işlemi yapmayacaktır.
e. Bellek Özellikleri

i. Kullanıma açık bellek alanı en az 8 Kbyte olacak ve elektriksel olarak silinebilen, salt okunur ve programlanabilir özellikte olacaktır.
ii. İzinsiz yazma işlemlerine karşı korumalı olacaktır.
iii. Kullanıcı tarafından erişilebilen bellek alanı kilitlenebilir ve kalıcı özellikte olacaktır.
iv. Üzerine kaydedilen bilgiler silinemeyecek, kopyalanamayacak ve yetkili kişiler dışında bilgi girişi yapılamayacaktır.
2.1.2. Antende Bulunması Gereken Özellikler

Anten, tahrifat durumunda bozulmayı kolaylaştıracak özellikte olacaktır.

2.1.3. Tümdevre ve Antenin Yer Alacağı Taşıyıcıda Bulunması Gereken Özellikler

Tümdevre ve anten, tahrifata dayanıklı olacak şekilde plastik türevli bir malzemeden yapılmış taşıyıcıya yerleştirilecektir. Taşıyıcı üzerinde, Bakanlığımızca özellikleri belirlenecek görünür baskı katmanı, 1. düzey güvenlik özellikleri bulunduran görünür güvenlik katmanı ve 2. düzey güvenlik özellikleri bulunduran görünmez güvenlik katmanı bulunacaktır. Bu katmanlara ait tasarım özellikleri Bakanlık oluruna tabi olacaktır.

2.1.4. Diğer Hususlar

Taşıt kimlik birimi, anılan Tebliğde açıklandığı üzere taşıtın ön camının herhangi bir köşesine ve camın iç yüzeyine (doğrudan cama tatbik edilmek suretiyle), camı olmayan (traktör, motosiklet vb.) taşıtlarda ise depo girişinin yanına kolaylıkla çıkartılamayacak tarzda yapıştırılacak ve çıkartılmak istendiğinde bir daha kullanılamayacak şekilde tahrip olacaktır.

Taşıtlara uygulanacak olan taşıt kimlik birimlerinin, yurt genelindeki bütün akaryakıt istasyonlarındaki taşınabilir okuma birimleri ile karşılıklı doğrulamaya dayalı, güvenli bir iletişim kuracak özellikte olması gerekmektedir.

Diğer taraftan, Bakanlığımızın onayına sunulacak olan sistemler içinde yer alan taşıt kimlik birimleri; maruz kalacağı dışsal etkiler de dikkate alınarak, yukarıda belirtilen özellikleri kaybetmeksizin kullanılabileceğinin tespiti bakımından, Ek-1'de yer alan ve parametreleri belirtilen testlerden geçirilecek ve bu durum uluslararası akreditasyona sahip laboratuvarlardan alınan belgelerle belgelendirilecektir.

2.2. Akaryakıt İstasyonlarına Kurulacak Teçhizatın Teknik Özellikleri

2.2.1 Taşınabilir Aktarım Biriminin Teknik Özellikleri

Taşıt kimlik biriminde kayıtlı bilgilerin ödeme kaydedici cihaza aktarılmasını sağlayacak olan taşınabilir aktarım birimi aşağıdaki özelliklere sahip olacaktır.

a. Tüm donanım bileşenleri tek bir yapıda bulunacak ve mali mühür ile korunacaktır.
b. ISO 14443 standartlarına uyumlu olacaktır.
c. Bakanlığımıza ait güvenlik anahtarlarını saklamak ve karşılıklı doğrulama yapmak üzere güvenlikli bellek bulunduracaktır.
d. Ödeme kaydedici cihazlarla kablosuz olarak iletişim kuracak ve iletişime ilişkin değerleri Telekomünikasyon Kurumu'nun yayımladığı düzenlemelere uygun olacaktır.
e. Bakanlığımızca onaylanmış tüm taşıt kimlik birimlerini okuyabilir özellikte olacaktır.
f. Kablosuz iletişimde şifreleme algoritması olarak 3-DES veya AES kullanılacaktır.
2.2.2. Taşıt Kimlik Arayüzünün Teknik Özellikleri

Taşınabilir aktarım birimi tarafından aktarılan bilgilerin ödeme kaydedici cihaza doğrudan girişini sağlayacak olan taşıt kimlik arayüzü aşağıdaki özelliklere haiz olacaktır:

a. Ödeme kaydedici cihaz içinde yer alacaktır.
b. Kablosuz iletişime ilişkin değerleri Telekomünikasyon Kurumu'nun düzenlemelerine uygun olacaktır.
Şifreleme algoritması olarak 3-DES veya AES kullanılacaktır.
2.3. Etkinleştirme Noktalarının Teknik Özellikleri

Tebliğ kapsamındaki taşıtlara takılacak olan taşıt kimlik birimine, Bakanlığımız tarafından belirlenen bilgilerin güvenli bir şekilde programlanması ve devreye alınmasını sağlayacak etkinleştirme noktaları aşağıda belirtilen üç temel bileşenden oluşacaktır:

a. Taşıt Kimlik Birimi Programlama Cihazı
b. Etkinleştirme İletişim Birimi
c. Uygulama Yazılımı
2.3.1. Taşıt Kimlik Birimi Programlama Cihazı

Taşıt kimlik birimi programlama cihazı;

a. Taşıt kimlik birimi ile karşılıklı doğrulamaya dayalı güvenli bir iletişim kuracak özellikte olacaktır.
b. Bakanlığımıza ait güvenlik anahtarlarını saklamak ve karşılıklı doğrulama yapmak üzere güvenlikli bellek bulunduracaktır.
2.3.2. Etkinleştirme İletişim Birimi

Etkinleştirme İletişim Birimi;

a. İnternet üzerinden iletişim kuracak özellikte olacaktır.
b. Telekomünikasyon Kurumu'nun düzenlemelerine uygun kablolu veya kablosuz iletişim kurabilme özelliğine haiz olacaktır.
2.3.3. Uygulama Yazılımı

Uygulama Yazılımı;

a. Taşıt kimlik birimi sisteminin işlevlerini destekleyecek özellikte olacaktır.
b. Gelir İdaresi Başkanlığına ait Bilgi İşlem Merkezi'yle, Başkanlıkça belirlenecek şekilde güvenli iletişim kuracak özellikte olacaktır.
B- Taşıt Kimlik Birimi Sisteminin Uygulanmasına Dair Esaslar

370 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin 5 inci bölümünde, taşıt kimlik birimi sisteminin kullanılabilir hale gelmesi için Bakanlığımızca onaylanması gerektiği belirtilmiş ve onay için gerekli şartlar açıklanmıştır. Buna göre onay başvuruları, taşıt kimlik birimi sistemini oluşturan unsurların tümünü (taşıt kimlik birimi, akaryakıt istasyonlarına kurulacak teçhizat ve etkinleştirme noktaları) kapsayacak şekilde ve anılan Tebliğde yapılan açıklamalar doğrultusunda yapılacaktır.

C- Akaryakıt Pompalarından Yapılan Satışlara İlişkin Bilgilerin Bakanlığımıza Aktarılması

Bakanlığımızca akaryakıt istasyonlarınca yapılan satışların ve mükelleflerce vergilendirmede gider olarak değerlendirilen akaryakıt harcamalarının takip edilmesini sağlamak üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Mükerrer 257 nci maddesinin (6) numaralı bendinin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden, akaryakıt pompaları (LPG dahil) ödeme kaydedici cihazlara bağlanan istasyonlara; pompalardan yapılan satışlara ilişkin bilgileri, Bakanlığımızca belirlenecek formatlarda ve elektronik ortamlarda muhafaza etme ve Gelir İdaresi Başkanlığına aktarma zorunluluğu getirilmiştir.

Bu zorunluluk kapsamında akaryakıt istasyonlarının; pompalara bağlı ödeme kaydedici cihazlar aracılığıyla yapılan satışlara ilişkin bilgileri Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından belirlenecek formatlarda ve herhangi bir müdahaleye imkan vermeyecek şekilde elektronik ortamlarda muhafaza edecek ve Başkanlığa aktarılmasını sağlayacak cihazlarla teçhiz edilmesi gerekmektedir.

Bu itibarla, ödeme kaydedici cihaz firmaları, taşıt kimlik birimi sistemiyle ilgili olarak pompalara bağlı ödeme kaydedici cihazlar üzerinde yapacakları teknik düzenlemelerde bu hususu da göz önünde bulunduracak ve cihazlarını belirtilen zorunluluğun yerine getirilmesini sağlayacak şekilde düzenleyeceklerdir.

Yukarıda belirtilen zorunluluğun yerine getirilmesi için kullanılacak teçhizata ilişkin belirlemeler, satış bilgilerinin muhafazası, Gelir İdaresi Başkanlığına gönderilme süreleri ve yöntemleri ile zorunluluğun başlangıç tarihi, zorunluluğa uymayanlar hakkında uygulanacak cezalar ve diğer hususlar, Bakanlıkça yayımlanacak bir Tebliğ ile duyurulacaktır.

Tebliğ olunur.



Ek-1

TAŞIT KİMLİK BİRİMİNE UYGULANACAK TESTLER

A. Fiziksel Testler



Test Adı
Yöntem
Standartlar
Değerlendirme

UV-A Dayanıklılık
UV-A altında,

T= 50°C

Işıma gücü= 0.72 W.m².nm

Test süresi: 500 saat ölçüm yapılacak örnek sayısı 3 olacaktır.
ISO 4892-3
- TKB işlevselliğinde bozulma olmamalı

- Güvenlik özellikleri bozulmamalı

Nemlilik Altında Sıcaklık Dayanımı
T= 70°C

Bağıl Nem= %93

Vcc Bağlı Test süresi= 500 saat ölçüm yapılacak örnek sayısı 3 olacaktır.


IEC 60068-2-30


- TKB işlevselliğinde bozulma olmamalı

- Güvenlik özellikleri bozulmamalı

İklimsel Yaşlandırma
100 kez D4 çevrimi

D4 çevriminin tanımı:

- 5 saat süresince 85°C sıcaklık ve %90 nem altında bekletilecek

-1 saat içinde (-40°C) dereceye kadar ısı azaltılacak

- 5 saat süresince -40°C sıcaklıkta bekletilecek

- 1 saat içinde 85°C dereceye kadar ısı arttırılacak

Ölçüm yapılacak örnek sayısı 3 olacaktır.
ISO 9142
- TKB işlevselliğinde bozulma olmamalı

- Güvenlik özellikleri bozulmamalı

Yapışkan Dayanımı


Cam üzerine yapıştırılmış olan TKB, 180° çekme açısıyla sökülmeye çalışılacaktır.
ISO 8510-2
TKB tahrip olmadan sökülemeyecektir.

Sürtünme
1000 kez sabunlu su ile ileri-geri silme işlemi yapılacaktır.
ASTM 2486
- TKB işlevselliğinde bozulma olmamalı

- Güvenlik özellikleri bozulmamalı


B. Elektriksel Testler

Test Adı
Yöntem
Standartlar
Değerlendirme

X Işını
ISO 14443-1

Ölçüm yapılacak örnek sayısı 3 olacaktır.
ISO 10373-1
TKB işlevselliğinde bozulma olmamalı

Elektrostatik Yük Boşaltma
150 pF,6 kV ve 330 Ohm

Ölçüm yapılacak örnek sayısı 3 olacaktır.
ISO 10373-6


TKB işlevselliğinde bozulma olmamalı

Değişken Elektrik Alan
ISO 14443-1

Ölçüm yapılacak örnek sayısı 3 olacaktır.
ISO 10373-6


TKB işlevselliğinde bozulma olmamalı

Manyetik Alan
ISO 14443-1

Ölçüm yapılacak örnek sayısı 3 olacaktır.
ISO 10373-1
TKB işlevselliğinde bozulma olmamalı

Kimyasallara Karşı Direnç
Standartta yer alan kimyasallarla kısa dönemli etki belirleme.
ISO 10373-1
TKB işlevselliğinde bozulma olmamalı


C. Tümdevreye Uygulanacak Testler

Test Adı
Yöntem
Standartlar
Değerlendirme

Uyumluluk
ISO 14443

ISO 15693
ISO 14443

ISO 15693
Standartlarda belirtilen özelliklerle uyumlu olmalıdır

Okuma-Yazma
100.000 okuma/yazma
ISO 7816-4
Test başarıyla sonuçlanmalıdır.

Güvenlik
VLA3
Common Criteria
Tümdevre ve içerdiği yazılım standartta belirtilen testleri geçmelidir.


D. Tahrifat Testleri

1. Isıl tahrifat

a. Yöntem

Sıcak hava üfleyen bir cihaz ile camın dış yüzeyi (TKB'nin yapıştırılmadığı yüzey) ısıtılacak, cam yüzeyi sıcakken keskin bir bıçak ile TKB, yapıştırıldığı yüzeyden çıkarılmaya çalışılacak ve malzemede tahrifat olup olmadığı gözlenecektir.

b. Parametreler

Cam yüzeyinde sıcaklık 100°C olacak şekilde ısıtılır.

c. Değerlendirme

İşlem sonrasında antenin kırılması ve güvenlik katmanlarında bozulma olması gerekecek, dolayısıyla TKB hem görsel hem de elektriksel olarak bozulmuş olacaktır.

2. Kimyasal tahrifat

a. Yöntem

Şırınga içine doldurulmuş kimyasal, cam ile TKB arasına zerkedilecek, yapıştırıcı yumuşadıktan sonra keskin bir bıçak ile TKB yapıştırıldığı yüzeyden çıkarılmaya çalışılacak ve İşlem sonrasında malzemede tahrifat olup olmadığı gözlenecektir.

b. Parametreler

Kimyasal olarak Eter, Metanol ve Aseton kullanılacaktır.

c. Değerlendirme

İşlem sonrasında antenin kırılması ve güvenlik katmanlarında bozulma olması gerekecek, dolayısıyla TKB hem görsel hem de elektriksel olarak bozulmuş olacaktır.


--------------------------------------------------------------------------------

[1] 10 Ocak 1961 tarih ve 10703 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.

[2] 06 Nisan 2007 tarih ve 26485 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.

[3] 18 Ekim 1983 tarih ve 18195 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.

28 Mayıs 2008 Çarşamba

mali-finansal oran ve carpanlar hakkında

ORANLAR VE ÇARPANLAR
Genelde bankalar tarafından daha çok kullanılan finansal tablo oranlarına ve piyasa çarpanlarına ilişkin tanımlar aşağıda yer almaktadır.

Cari Oran
Şirketin kısa süreli borçlarını ödeyebilme gücünü ve net işletme sermayesinin yeterli olup
olmadığını gösterir. Oranın yüksek olması şirketin likidite durumunun kuvvetli olduğunu
gösterir. Bununla birlikte oranın aşırı yüksek olması firmanın sahip olduğu fonları yeterli
verimililikte kullanamadığına işaret eder.
Cari Oran = Dönen Varlıklar / Kısa Vadeli Borçlar

Alacak Devir Hızı
Şirketin, satışlardan doğan ticari alacaklarının ne hızda tahsil edildiğini (nakite çevrildiğini)
gösterir. Oranın yüksek olması olumludur. Oranın yüksek olması şirketin işletme sermayesi
ihtiyacını azaltırken, düşük olması işletme sermayesi ihtiyacını yükseltir.
Alacak Devir Hızı = Net Satışlar / Ortalama Ticari Alacak
Yukarıdaki formülden çıkan sonuç çarpan olarak nitelendirilir. Örnek olarak 5 çıkması
halinde, net satışların ortalama ticari alacakların 5 katı olduğunu gösterir. Alacak devir hızını
gün olarak hesaplama için 365’i yukarıdaki formülden çıkan rakama bölmek gerekir.
365/5= 73 gün. Alacak devir hızı gün olarak hesaplandığında yukarıdakinin tersine, gün
sayısının küçük olması tercih edilir.

Stok Devir Hızı
Şirketin üretip stokta tuttuğu malları ne hızla sattığını gösterir. Bu oran ne kadar yüksekse o
derece olumludur. Stok devir hızının yükselmesi stok maliyetlerini azaltırken aynı zamanda
işletme sermayesi ihtiyacını da azaltır.
Stok Devir Hızı = Satışların Maliyeti / Ortalama Stok
Formülden çıkan rakam çarpan olup gün sayısı yukarıdaki şekilde hesaplanır.

Ticari Borç Devir Hızı
Ticari borçların hangi hızda - ne sürede ödendiğini gösterir. Sonuç çarpan olarak çıkmakta
olup borç ödeme konusunda dar boğaz söz konusu değilse ne kadar düşük ise o derece
olumludur.
Ticari Borç Devir Hızı = Satışların Maliyeti / Ortalama Ticari Borç
Gün olarak hesaplandığında büyük olması olumludur.


Borçlanma Oranı
Şirketin toplam borcunun özvarlığına oranı, işletme sermayesi ve yatırımlarının finansmanın
ne ölçüde dış kaynaklardan ne ölçüde iç kaynaklardan karşılandığını gösterir. Borçlanma
oranının yüksek veya düşük olmasının olumlu veya olumsuz olarak nitelendirilmesi, şirketin
kar marjı ile borçlanma maliyetinin seviyesine göre değişiklik gösterir.
Borçlanma Oranı = Toplam Borç / Özvarlık
Borçlanma maliyetinin, kar marjndan yüksek olduğu durumlarda oranın yüksek olması
olumsuz, aksi durumda olumlu olarak nitelendirilir.
Borçların Toplam Kaynaklara Oranı
Şirketin borçlarının toplam pasif içerisindeki payını, aktiflerin ne kadarının yabancı kaynakla,
ne kadarının iç kaynakla karşılandığını gösterir.
Toplam Borç / Toplam Pasif
Oranın değerlendirilmesinde borçlanma maliyeti ile kar marjı karşılaştırması önemlidir.

Faiz Karşılama Oranı
Bu oran şirketin ödediği finansman giderinin kaç katı kazanç sağladığını gösteririr. Yüksek
olması olumludur.
(Vergi Öncesi Kar+Finansman Gideri)/Finansman Gideri

Brüt Kar Marjı
Şirket’in sattığı ürünlerden ne ölçüde kar ettiğini gösterir. Yüksek olması olumludur.
Bununla birlikte oranın seviyesi şirketin içinde bulunduğu sektöre göre farklılık gösterir. Bu
nedenle oranın seviyesi değerlendirilirken sektörün yapısı da göz önünde bulundurulmalıdır.
Brüt Kar Marjı = Brüt Kar / Net Satışlar

Faaliyet Kar Marjı
Şirketin olağanüstü gelir ve giderler hariç olmak üzere faaliyetlerinden elde ettiği karın net
satışlarına oranıdır. Yüksek olması olumludur.
Faaliyet Kar Marjı = Faaliyet Karı / Net Satışlar

Net Kar Marjı
Şirketin vergi sonrası karının (net kar) net satışlarının ne kadarına karşılık geldiğini gösterir.
Yüksek olması olumludur.
Net Kar Marjı = Net Kar / Net Satışlar


VAFÖK (EBITDA) Marjı
Şirketin Vergi Faiz ve Amortisman öncesi karının net satışlarının ne kadarına karşılık
geldiğini gösterir. Yüksek olması önemlidr.
VAFÖK Marjı = Vergi Faiz Amortisman öncesi Kar / Net Satışlar

Özsermaye Karlılığı
Şirketin elde ettiği karın, şirketin pay sahiplerinin şirkette sahip oldukları sermayeye
oranınını gösterir. Yüksek olması hem şirket hem de pay sahipleri açısından olumludur.
Net Kar / Ortalama Özsermaye

Aktif Karlılık
Şirketin faaliyetlerinde kullandığı toplam kaynaklara göre ne ölçüde kar ettiğini gösterir.
Yüksek olması beklenir.
Net Kar / Ortalama Aktif Toplamı


PİYASA ÇARPANLARI
Fiyat / Kazanç Oranı
Şirketin piyasa değerinin yıllık bazda net karının kaç katı olduğunu gösterir. Hisse senedi
fiyatlarının hisse başına düşen net kara oranıdır. Hissenin değerinin düşük ya da yüksek
olduğunu gösterir (Hisse başına kar = Dönem Karı / hisse sayısı)
F / K= Hisse Senedi Fiyatı / Hisse Başına Kar
F / K= Piyasa Değeri /Net Dönem Karı
Genel olarak düşük çıkması tercih edilir. Bununla birlikte oranın düşük veya yüksek olduğu,
aynı sektörde faaliyet gösteren diğer şirketlerin Fiyat kazanç oranı ile veya sektörün
ortalama fiyat kazanç oranı ile karşılaştırılması sonucunda anlaşılır. Bunu yanında şirketi cari
fiyat kazanç oranının, şirketin tarihsel fiyat kazanç oranları ile de karşılaştırılması gerekir.
Piyasa Değeri / Defter Değeri
Hisse senedinin piyasa değerinin özsermayeye bölünmesiyle bulunan orandır. Piyasa
değerinin şirketin öz varlığının kaç katı olduğunu gösterir.
PD/DD = Hissenin Piyasa Değeri / Özsermaye
Düşük çıkması olumludur. Bu oranında düşük veya yüksek olduğuna karar vermek için
sektörün ortalaması ile karşılaştırılması gerekir. Bazı sektörler (hizmet veya aracılık gibi)
düşük sermayeye ihtiyaç gösterdiklerinden bu şirketlerin PD/DD oranı yüksek olmaktadır.
Böyle şirletlerin analizinda bu oran fazlaca dikkate alınmaz.

Fiyat / Satış Oranı
Şirketin piyasa değerinin şirketin iş hacminin kaç katı olduğunu gösterir. Yukarıdaki oranlar
gibi düşük olması olumlu olmakla birlikte diğer faktöerleri de göz önüne almak gereklidir.
Fiyat / Satış = Piyasa Değeri / Net Satışlar
Firma Değeri (Girişim Değeri)
Şirketin o anda tüm borç ve alackları ile satın alınması durumundaki değeridir.
Firma Değeri = Piyasa Değeri + Net Nakit
Net nakit = (Nakit + Menkul Kıymet) – Toplam Finansal Borç
Bu değer genel olarak VAFÖK’E bölünerek kullanılır. Küçük olması olumludur

21 Mayıs 2008 Çarşamba

SSK ve Bag-Kur prim affindan kimler yararlanacak

SSK ve Bağ-Kur prim affından kimler yararlanacak



(19.05.2008) İstihdam paketi diye adlandırılan 5763 sayılı kanunla SSK ve Bağ-Kur prim borçlarına af geldi. TBMM'de görüşülen ve Cumhurbaşkanlığı'na onay için gönderilen 5763 sayılı "İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında ...




İstihdam paketi diye adlandırılan 5763 sayılı kanunla SSK ve Bağ-Kur prim borçlarına af geldi. TBMM'de görüşülen ve Cumhurbaşkanlığı'na onay için gönderilen 5763 sayılı "İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" ile 5510 sayılı SS ve GSS Kanunu'na eklenen geçici 23 ve 24'üncü maddelerle SSK ve BağKur prim borçlarına af geldi.

Borç yapılandırma haklarını kaybedenlere bir hak daha...
2.2.2006 tarihli ve 5458 sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 1'inci ve 2'nci maddeleri kapsamına giren borçları yeniden yapılandırıldığı halde borç taksitlerini yeniden yapılandırma haklarını bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ayın sonuna kadar kaybedenlerin, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden iki ay içinde SGK'ya yazılı olarak başvurmaları halinde, bozulmuş olan yeniden yapılandırma anlaşmaları, yeniden canlanacak.

Bağ-Kur'lular sağlık hizmetinden yararlanacak
Getirilen düzenleme ile 1479 ve 2926 sayılı kanunlar kapsamındaki sigortalılar veya bunların hak sahipleri, ödeme vadesi geçmiş taksitleri ile 1.4.2006 tarihinden sonraki süreye ilişkin prim borçlarını ödemeleri ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonraki taksit ve cari ay primlerine ilişkin ödeme yükümlülüklerini yerine getirmeleri durumunda sağlık sigortasından yararlanmaya başlatılacak.

Davalardan feragat şart...
5763 sayılı kanunla öngörülen prim affı hükümlerden yararlanmak üzere başvuran borçluların, kapsama giren borçları nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumu'na yaptıkları itirazlardan ve yargı nezdinde sürdürdükleri davalardan feragat etmeleri ve ihtilaf yaratmamaları şart aranacak

Hacizler kaldırılacak
5458 sayılı kanun kapsamına giren borçlar nedeniyle, taşınır ve taşınmaz mallara konulan hacizler ile alınan teminatlar, vadesi geçmiş taksitlerin ödenmesinden sonra yapılan ödemeler nispetinde, üçüncü şahıslar nezdindeki hak ve alacaklarla ilgili hacizler ise vadesi geçmiş taksitlerin ödenmesinden sonra tümüyle kaldırılacak.

Sosyal güvenlik alacaklarından vazgeçiliyor...
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'na eklenen gecici 24. madde ile belli şartlarda sosyal güvenlik alacaklarından vazgeçildi.

Borcu peşin ödeme karlı
Peşin ödeme yolunun tercih edilerek borç aslının tamamının ve başvurunun yapıldığı ayın sonuna kadar sosyal güvenlik mevzuatının ilgili hükümlerine göre hesaplanan gecikme cezası ve gecikme zammının yüzde 15'inin başvuru tarihini takip eden bir ay içinde ödenmesi halinde, gecikme cezası ve gecikme zammının kalan yüzde 85'i terkin edilecek.

Taksitle de ödeyebilirsiniz
Taksitle ödeme yolunun tercih edilmesi halinde, borç asıllarına başvurunun yapıldığı ayın sonuna kadar sosyal güvenlik mevzuatının ilgili hükümlerine göre hesaplanan gecikme cezası ve gecikme zammının; 12 aya kadar taksitlendirmelerde yüzde 55'i, 12 ayı aşan taksitlendirmelerde yüzde 30'u terkin edilir ve kalan kısmı borç asıllarına ilave edilerek taksitlendirmeye esas borç hesaplanacak. Bulunan bu tutar, taksit süresine bölünmek suretiyle ödenecek aylık taksit miktarı bulunacak.

Borçları aksatanlar fazla ödeyecek
Borçlarıyla ilgili ödeme yükümlülüklerini bir takvim yılında üç defadan fazla yerine getirmemeleri veya eksik yerine getirmeleri ya da bir takvim yılında üç defaya kadar ödenmeyen veya eksik ödenen taksit tutarlarını en geç son taksiti izleyen ayın sonuna kadar gecikilen her ay için Hazine Müsteşarlığı'nca açıklanacak bir önceki aya ait Yeni Türk Lirası (YTL) cinsinden iskontolu ihraç edilen devlet iç borçlanma senetlerinin aylık ortalama faiz oranına 1 puan eklenmek suretiyle bulunacak faiz oranının bileşik bazda uygulanması sonucunda hesaplanacak faiz miktarı ile birlikte ödememeleri halinde, haklarını kaybedecekler ve taksitlendirme öncesi duruma dönülerek ödedikleri taksit tutarları sosyal güvenlik mevzuatının ilgili hükümlerine göre borçlarına mahsup edilecek.

18 Mayıs 2008 Pazar

duzeltme ile sonradan kdv iadesi talebi

Genel açıklama: 96 no.lu KDV Genel Tebliği ile Maliye Bakanlığı , KDV iade haklarının indirim (devrolan KDV ) yoluyla kullanılabileceğini hatırlatmış, bu yönde tercihte bulunmuş olan mükelleflerin daha sonra düzeltme beyannamesi vererek nakden veya mahsuben KDV iade talebinde bulunabileceklerini açıklığa kavuşturmuştur. 2. KDV iade hakkının indirim (devrolan KDV ) yoluyla kullanılması tercihi: Bilindiği üzere KDV mükellefleri, mal teslimleri ve hizmet ifaları nedeniyle hesapladıkları kesintiye uğramamış KDV tutarları ile indirim iptali nedeniyle ortaya çıkan KDV tutarını toplamakta olup bu toplamı 31`inci satırda göstermektedirler. Beyannamenin 4 no.lu tablosundaki indirim kalemlerinin toplandığı 37`nci satırda yer alan rakam, 31`inci satırdaki rakamdan küçükse ve o ayda ihraç kayıtlı teslim yoksa, KDV iade hakkı ve ihtiyacı da yok demektir. Şayet 37`nci satırdaki rakam 31`inci satırda bulunan rakamdan büyükse, indirimde giderilemeyen KDV vardır. O ayda iade hakkı veren bir işlem yoksa, indirimle giderilemeyen KDV sonraki döneme indirim hakkı olarak devreder (41`inci satır).O ayda iade hakkı veren bir işlem varsa, bu işlemden doğan iadesi istenebilir KDV , indirimle giderilemeyen KDV tutarını aşmamak şartıyla nakden veya mahsuben iade talebine konu edilebilir. Bu takdirde mükellef nakden iadeyi alabilmek için iadeden önce veya mahsup yaptırabilmek için mahsubu istenen verginin veya SSK borcunun vadesinden önce iade veya mahsup için aranan belgeleri vergi dairesine teslim etmiş olmalıdır. Mükellef KDV iade hakkını nakden veya mahsuben kullanmayıp bu hakka konu meblağın devrolan KDV içinde kalması tercihinde bulunabilir. Bu takdirde mahsuben veya nakden iade için istenen belgeleri ibraz etmesi gerekmez. Sadece beyannamenin altındaki ihracatla veya dış taşıma ile ilgili belgelerin ibrazı yeterlidir. İhraç kayıtlı teslim varsa ve ödenecek KDV tecil için yeterli değilse, iade durumu kaçınılmazdır. Ancak firma isterse ihracatın gerçekleştiği dönemde (en erken izleyen ayda) önceki dönemden devren gelen KDV tutarını iade hakkı kadar büyütme yöntemi ile bu hakkını kullanabilir. Bu takdirde sadece ihracat listesinin ve dilekçenin ibrazı yeterlidir.3. Sonradan tercih değiştirilerek (düzeltme beyannamesi verilerek) nakden veya mahsuben KDV iadesi istenebileceği: İade hakkı bulunan mükellefler, daha pratik ve külfetsiz olduğu yahut iade için gerekli hazırlık ve belgeleri yetiştiremedikleri için, KDV beyannamelerinin 8 ve 9 no.lu tablolarındaki `Yüklenilen KDV ve/veya `İadeye Konu Olan KDV ` sütunlarını boş bırakmak suretiyle, iade hakkının devrolan KDV içinde kalmasını sağladıktan sonra, devrolan KDV `nin uzun süre devam edeceğini dikkate alarak tercih değiştirerek, ilgili aya ait KDV beyannamesini yeniden ve bu defa iade talepli olarak düzenleyip, devrolan KDV `lerin tamamını veya bir kısmını nakden yahut mahsuben iade istemine konu edebilmektedirler.Öteden beri yapılagelen ve kabul gören bu tercih değişikliğinin mümkün olmadığı yolunda bir görüş ortaya çıkması ile birlikte doğan yoğun tepki üzerine 96 no.lu KDV Tebliği ile görüş değiştirilmiş ve bunun mümkün olduğu hükme bağlanmıştır.Mükellefler eskiden olduğu gibi daha önce verdikleri KDV beyannamelerini iade talepli olarak yeniden düzenlemek ve iade için gerekli belgeleri ibraz etmek suretiyle nakden veya mahsuben KDV iadesi isteyebileceklerdir. 96 no.lu Tebliğden önce verilmiş düzeltme beyannameleri de işleme konacaktır.Ancak bunun için, düzeltilen beyannameden sonraki aylar için verilmiş olan beyannameler zincirleme olarak etkilendiği için bunların da değiştirilmesi gerekir.Düzeltme beyannamesi vererek KDV iadesi istenmesinde, iadesi istenecek KDV tutarının, ilgili ay ve daha sonraki aylardaki en küçük devrolan KDV tutarını aşamayacağı tabiidir.4. Yıllık KDV iadeleri ile ilgili özel durum:Düşük (yüzde 1 ve/veya yüzde 8) oranla mal tesliminde veya hizmet ifasında bulunmuş mükelleflere tanınan yıllık KDV iadeleri bakımından son başvuru, kasım ayı KDV beyannamesi üzerinde yapılabilmektedir. Mesela 2004 yılında yüzde 1 veya yüzde 8 oranlı teslim veya hizmette bulunan ve Aralık 2004, Kasım 2005 ayları arasındaki KDV beyannamelerinde devrolan KDV `si süregelen mükellefler, yıllık iade haklarını en son Kasım 2005 KDV beyannameleri üzerinde gösterip talep edebilecekler, daha sonra bu hakları kaybolacaktır.Yeni KDV beyannamesinde, yıl içinde yüzde 1 veya yüzde 8 oranla teslim veya hizmette bulunan KDV mükelleflerine 74, 76, 85 ve 92 no.lu KDV Genel Tebliğleri uyarınca yapılacak yıllık iade tutarının beyannamede gösterilmesi için özel bir satır açılmamıştır. 85 no.lu KDV Genel Tebliği `nin A/2 bölümünde `İlgili yıl için geçerli alt sınırı aşan iade tutarlarını, izleyen yılın kasım dönemine kadar (bu dönem dahil) verilecek 1 numaralı Katma Değer Vergisi Beyannamelerinin herhangi birisinde, daha sonraki döneme devreden vergi tutarından çıkarılmak suretiyle iadesini talep edebileceklerdir` ifadesi yer almaktadır.Ancak iade talebinin önceki döneminden devren gelen KDV `yi iade tutarı kadar küçük göstermek suretiyle yapılması vergi dairelerinde iadenin sistem tarafından algılanması sorunu yaratmaktadır. Yetkililerin ifadesine göre bu sorunun çözümü için iadenin istendiği ay (ocak -kasım aylarından herhangi birisi) beyannamesinde, önceki dönemden devren gelen KDV `nin tam olarak gösterilmesi, beyannamenin arka yüzündeki 9 no.lu tabloda `450` kod numarasıyla, KDVK Md. No.29/2, teslim ve hizmet bedeli olarak yüzde1 ve yüzde 8 oran uygulanmış işlem bedellerinin yıllık toplamı, en sağ satırda ise, iadesi istenen (2004 yılı için 9100 YTL `lik haddi aşan) meblağın gösterilmesi uygun olacaktır. İadesi istenen tutar 81 ve 82`nci satırlarda yer alacak, buradan 40`ıncı satıra taşınacak, böylelikle beyanname tahakkuku, iade talepli olarak gerçekleşecektir.2005 yılına ait yıllık KDV iade hakkı da Aralık 2005-Kasım 2006 aylarına ait KDV beyannamelerinden herhangi birinde gösterilmek suretiyle nakden veya mahsup yoluyla istenebilecektir.Söz konusu yıllık KDV iadelerinin, mahsup yoluyla alınması mümkündür. Bu takdirde teminat mektubu, YMM tasdik raporu aranmaz ve incelemeye sevk işlemi yapılmaz. Ancak karmaşık mahsup taleplerinde vergi daireleri YMM raporu hazırlatılmasını isteyebilmekte veya şüphe ileri sürerek incelemeye sevk işlemi yapabilmektedirler.Yıllık KDV iadesi nakden isteniyorsa ve iadesi istenen tutar 2000 YTL `yi aşmıyorsa, gerekli listelerin ibrazı yeterli olmakta, teminat ve inceleme gerekmeksizin nakit iade vergi dairesi yetkisinde yapılabilmektedir.Nakden istenen yıllık KDV iadesi 2.000 YTL `yi aşıyorsa, aşan tutar kadar teminat mektubunun da gerekli listelerle birlikte verilmesi gerekir. Bu teminat mektubunun çözülmesi için ya devlet inceleme elemanının iade talebini inceleyip olumlu rapor vermesi beklenecek (ki bu işlem yıllarca sürebilmekte ve inceleme esnasında sorunlar çıkabilmektedir), ya da yeminli mali müşavir tasdik raporu hazırlatılıp bu rapora istinaden teminat geri alınacaktır.Nakit iadenin doğrudan YMM tasdik raporu ibraz edilerek (teminata gerek olmaksızın) alınması da mümkündür (74 no.lu KDV Genel Tebliği ). Tam tasdik yaptırılıyorsa KDV iade raporunu sadece tam tasdiki yapan YMM düzenleyebilir ve meblağ sınırı söz konusu olmaz. Tam tasdik yaptırmayan veya tam tasdik sözleşmesini yasal süresi için imzalayıp ibrazını sağlamamış mükellefler, herhangi bir YMM `ye KDV iade raporu hazırlatabilirler. Bu takdirde belli bir dönem KDV iadesine yönelik YMM raporu hazırlanabilmesi için iade tutarının belli bir haddi aşmaması gerekir. Bu had 2005 başından itibaren yıllık iadelerde 420.000 YTL `dir. (2006 başından itibaren bu had, 3568 sayılı kanuna ilişkin 37 no.lu tebliğ uyarınca ve bakanlıkça farklı bir belirleme yapılmadığı takdirde, yeniden değerleme oranı olan yüzde 9,8 ile) 461.000 YTL olarak uygulanacaktır.Not: Yüzde 1 veya yüzde 8 oranlı teslim ve hizmetlerle ilgili aylık mahsup işlemleri hala başlatılmamıştır.

Sonuçta düzeltme kdv beyannamesiyle kdv iade talebi istisna nedeniyle kdv iade talepleri icin yapılabileceği ancak indirimli orana tabi kdv iadesi icin süresinden sonra yapılamaycağı açıktır.